"Oh Arjjuna,
Kunti'nin oğlu, ister genel, ister
kutsal metinlere bağlı olsun hangi
eylemi yaparsan yap; ne yersen ye; adak olarak ne
sunarsan sun; bağış olarak ne
verirsen ver; ve ne tür riyazete katlanırsan
ya da ne tür tövbe edersen et, yaptığın
herşey Bana bir sunu olarak yapılmalıdır." |
|
|
Üst düzeyden nedensiz merhamet gelir ve düşmüş bir ruha
dokunursa, o anlayacaktır: "Bana birşey dokunuyor ve o
şey çok yüce ve iyilikle dolu." Örnek olarak, eğer bir
karınca benim yanımdan geçerse ve ben ona dokunursam karınca
kendisine dokunulduğunu anlayabilir. Herşey benim kontrolümdedir,
onun değil. Ben parmağımı kaldırınca o
şöyle düşünür, "Oh, gelip bana dokunan her neyse
şimdi gitti." Bu durumda kendi kişiliğini
dayatacak imkanı yoktur, durumu kontrol edecek özgür iradeye
sahip değildir.
Krishna böyledir. O Aşkın Bilginin Kendisi aşağıya
iner ve bize dokunursa, o zaman onu anlayabiliriz, aksi halde anlama
imkanımız yoktur. Bu mekanik birşey değildir. Bir
ihtimal vardır - yam evaisa vrnute tena labhyas eğer
katışıksız, topyekun adanmışlığımızla Sri
Krishna'nın lotus ayaklarına sığınırsak,
o zaman Krishna bize merhamet edecektir ve bu da bize bir parça umut
verir. Bu Krishna'nın tatlı
iradesine kalmıştır, ancak bu yolla belli bir pozisyon
edinebiliriz ve aşkın dünyaya girebiliriz.
Neden ibadet vb. diğer tür faaliyetler yapıyoruz?
Bizim uygulamamız, herşeyi, kendimiz de dahil Krishna'nın
lotus ayaklarına adamaktır. Biz bu şekilde uygulama
yapmaya çalışıyoruz.
Oysa Krishna Bhagavad-gita'da şöyle dedi:
sarvva-dharmman parityajya, mam ekam saranam vraja
aham tvam sarvva-papebhyo, moksayisyami ma suchah
(Bhagavad-gita 18.66)
"Her türlü dini tam olarak bir kenara bırakıp sadece
Bana sığın. Ben seni her türlü günahtan özgür kılarım.
Ümitsizliğe kapılma."
yat karosi yad asnasi, yaj juhosi dadasi yat
yat tapasyasi kaunteya, tat kurusva mad-arpanam
"Oh Arjjuna, Kunti'nin oğlu, ister genel, ister
kutsal metinlere bağlı olsun hangi eylemi yaparsan yap; ne
yersen ye; adak olarak ne sunarsan sun; bağış olarak ne
verirsen ver; ve ne tür riyazete katlanırsan ya da ne tür
tövbe edersen et, yaptığın herşey Bana bir sunu
olarak yapılmalıdır."
Buna benzer pek çok sloka vardır. Bir başkası
ise şöyledir:
daivi hy esa gunamayi
mama maya duratyaya
mam eva ye prapadyante
mayam etam taranti te
"Doğanın üç halinden oluşan Benim bu
maddesel, doğaüstü, dışsal enerjimi aşmak
elbette ki zordur. Oysa, Sadece Bana sığınanlar ve
tamamen Bana teslim olanlar bu aşılması imkansız
olan yanılgıyı kuşkusuz aşabilirler."
Krishna lotus ayaklarına tam teslimiyet ister ve eğer bunu
yaparsak, bizim bütün sorumluluğumuzu üstlenir ve O bizi alınca
bedenlerimiz aşkın hale gelir.
diksa-kale bhakta kare atma-samarpana
sei-kale krsna tare kare atma-sama
sei deha kare tara chid-ananda-maya
aprakrta-dehe tanra charana bhajaya
(Sri Chaitanya-charitamrta, Antya-lila 4.192 & 193)
Şartlanmış ruh Sri Krishna'nın lotus ayaklarına
sığınınca, Krishna onu alır ve onun ne eksiği
varsa sağlar. Ona ihtiyacı olan herşeyi verip onu o aşkın
konumda mükemmel yapar. Esas olan adanmışlıktır.
Tam olarak adanmış bir ruhun kendisiyle ilgili sorumluluğu yoktur.
manasa, deho, geho, yo kichu mor
arpilun tuwa pade, nanda-kisor
sampade bipade, jivane-marane
day mama gela, tuwa o-pada barane…
(Saranagati)
Srila
Bhaktivinoda Thakur şöyle der, "Neyim varsa, hepsini Krishna'nın lotus
ayaklarına sunuyorum. Neye sahip olduğumu bilmiyorum, ama her ise,
lütfen onu Kendi hizmetin için al, bu günden itibaren kendim için
sorumluluk taşımıyorum. Bu bedeni ayakta tutabilirsin veya tutmazsın,
bu Senin konun, benim değil. Ben sadece Senin kutsal lotus ayaklarına
hizmet etmeye çalışacağım."
Şartlanmış ruh Krishna'nın lotus ayaklarının
altına sığınınca, Krishna o şartlanmış
ruhu Kendi malı yerine koyar.
raksa karabi tuhun nischaya jani
pana karabun ham yamuna-pani
Bhaktivinoda Thakur, Saranagati'de şöyle dedi, "Sen bizi
korumalısın. Biliyorum ki bu Senin görevin, o halde ne
korkum olabilir? Ben Kaliya Gölünün kirli sularına korkusuzca
atlayabilirim- ben herşeyi yapabilirim."
Burada
esas olan şeyi görebiliriz: Krishna'ya inanç. İnançlı dünya, gerçek
aşkın dünya odur. O dünyada inanç esastır-inanç temelin kendisidir.
Bizler orada tam inancımızla yaşayınca, yaşamdaki en üstün yararın en
üstün sonucunu elde edeceğiz.
Duymuş olabileceğiniz bir örnek var. Eğer bir polis
memuru hırsızları kovalar ama yanlışlıkla
birini öldürürse, eylemlerinin bütün sorumluluğu, hatta hataları polis memuruna değil devlete aittir. Onun
sorumluluğu sadece hırsızları yakalamak doğrultusundadır
- bu onun görevidir. Esas nokta budur.
Teslimiyetten sonra, yaptığımız şeyin sonucu Krishna'ya gider ve
bize dönmez, ancak o teslimiyet tam olmalıdır. Şartlanmış
ruhun ilk niteliği budur. Ondan sonra, herşey Krishna'ya bağlıdır;
ve şartlanmış ruhun sorumluluğunu ne türlü üstleneceğini
sadece O bilir.
Krishna'nın ve Onun adanmış kullarının Oyunları vasıtasıyla
Krishna'nın isteğinin ne olduğunu ve ne olmadığını
anlayabilirsiniz. Eğer o bilgiyi kazanmaya çalışırsanız
ve o ortamda adanmışlığınızı sürdürürseniz
nereden gelirse gelsin, hiçbir korkunuz olmaz.
Bu tavsiye, bizim birinci ve ikinci sınıf eğitimimiz
kategorisine girer. Ancak en üstün pozisyon Srimati Radharani'nin
yakın dostlarının merhametiyle gelir. Eğer çok büyük
özlem içindeysek, o zaman bize gelecektir. Özleminin özel bir
niteliği olan - Madhura-rasa için özlem duyan - onu
elde edecektir. Bu doğrudur. Sadece o lilanın özlemini
duymak, bize bir parça şans verebilir."