Kitaplar ve Yayınlar

 

 

Sri Guru ve Lütfu

Srila B.R. Sridhar Dev-Goswami Maharaj'ın Bir Guru'ya sahip olmanın mutlak gerekliliği üzerine yazdığı Sri Guru ve Lütfu (Sri Guru and His Grace) kitabının giriş yazısı:(s 19)

Giriş

Yanılmak insana mahsustur. Mükemmel olmadığımız için yanılmak herkes için kaçınılmazdır. Yine de, kimse kusurlu kalmak istemez. Herkesin içinde var olan canlı bir unsur mükemmeliyete yönelme eğilimindedir. Eğer böyle olmasaydı hiçbir eksiklik hissetmezdik. Mükemmeliyete olan eğilimimiz kuşkusuz çok zayıf ve sınırlıdır; aksi halde hedefe bir anda ulaşabilirdik. Sınırlı kapasitemiz ve mükemmeliyete olan eğilimimiz rehbere yani guruya yer açar.

Mükemmel olmayan, yardıma ihtiyaç duymasa mükemmel olurdu. Mükemmel olan, Kendi rızasıyla kudretini gösteremiyorsa veya başkalarına yardımcı olamıyorsa mükemmel olmazdı. O halde insanı mükemmeliyete yani Mutlak Gerçeğe ulaştıran rehberlik kaçınılmaz olarak Mutlak'ın Kendi işlevidir ve bu işlevin tezahür ettiği aracı ise, Sri Guru yani manevi rehberdir.

Mutlak Gerçeğin peşinde olan kişinin guruya boyun eğmesi kaçınılmazdır. Oysa bir sınıf düşünürün inancına göre, bilimsel araştırmalar yapılabilirken, neden daha ileri ruhani bilgi de aynı şekilde içsel olarak kendiliğinden tekamül etmesin? Böyle kişiler mutlak bilginin en önemli yapısı konusunda cahildirler, şöyle ki sadece O Mutlak Özne'dir, bizler de dahil diğer herşey Onun herşeyi bilen bakışı karşısında yapısal açıdan sadece bir nesne olarak dururuz. Gözün zihni görmesi olanaksızdır; eğer zihin onu dikkate almak isterse, ancak o zaman göz zihinle bir ölçüde bağlantı kurabilir. Aynı şekilde, bizlerin mutlak bilgiyle bağlantı kurmamız temel olarak Onun güzel iradesine bağlıdır. Bizler salt Onun aracısına yani manevi öğretmene güvenmeliyiz. O kendisini onun vasıtasıyla yaymaktan hoşlanır.

Bizim insan toplumumuz en gelişmiş kültür biçimleriyle dinamik mutlak'ın yalnızca zerresini oluşturur. Nasıl olur da bizler, doğrudan ve pozitif vahiy yöntemi hariç, koşullanmamış sonsuzluğun doğa ötesi bilgisini anlama ya da herhangi bir kavram geliştirme umudu beslemeye cüret edebiliriz? Kendisini Kendi aracıları vasıtasıyla verme hakkını saklı tutan, mutlak, herşeyi bilen, herşeye gücü yetenin karşısında tüm entellektüel devler cüceden ibaret olduklarını kanıtladılar.

Fakat bildiğimiz kadarıyla ve içtenliğimiz ölçüsünde, sahte bir aracıya boyun eğmemeye dikkat etmeliyiz. Burada elbette kendimize çok fazla yardımcı olamayız; çünkü şu anki durumumuzda esas olarak önceki samskara'mız yani edinmiş olduğumuz yapımız tarafından yönlendirilmekteyiz. "Aynı tüyden kuşlar bir araya toplanırlar." Ancak, genelde her ne kadar alışkanlığın hakimiyetinde olsak da belli ölçüde özgür seçim olasılığı hala mevcuttur, özellikle de insan türünde, aksi halde düzelme olanaksız, ceza ise intikamdan ibaret olurdu. Gerçek kendisini gösterebilir. Işık kendi pozitif kanıtı için karanlığa gerek duymaz. Güneş kendi başına diğer bütün ışıklar üzerinde yüceliğini tesis edebilir. Açık ve tarafsız bir gözle bakıldığında, sad guru (gerçek rehber) gerçeğin bütün uzman kişilerini aşarak ışık saçar.

Sri Guru kendisini başlıca iki şekilde gösterir - içteki yöneten olarak ve dıştaki öncü olarak. Mutlak'ın bu iki işleyişi bireysel ruha - öğrenciye - mutlak hedefe ulaşmasında yardımcı olur. Düşmüş halimizle içsel rehberin doğru talimatını yakalayamayız, o zaman dıştaki öncünün merhametli tezahürü bizim yegane yardımcımız ve umudumuz olur. Öte yandan, ancak içteki gurunun lütfuyla dıştaki gerçek öncüyü tanıyabiliriz ve onun kutsal ayaklarına teslim olabiliriz.

Güvenilir bir öğrenci daima şu gerçeğin tam anlamıyla farkında olmalıdır ki sahip olduğu en üstün ruhani servet, Mutlak Tanrı'nın ona cömert bir armağanıdır, talep edilecek veya uğrunda savaşılacak bir hak değil. Yapımız gereği bizler sadece Tanrı'nın lütunun doğru alıcıları olmak üzere donatıldık. Bu açıdan bakıldığında net olarak anlaşılmalıdır ki bireysel ruh asla Mutlak Kişi ile temelde aynı olamaz. Hatta özgürlük ya da tam farkındalık durumuna ulaşıldığında bile bireysel ruh Tanrı ile bir olamaz. Teklik yanılgısı, Mutlak Şahsiyetle, ebedi, ruhani ve mutluluk dolu evini çevreleyen ışıklı yörüngenin bir olduğu şeklindeki tembelce yapılmış bir açıklamadır. Aslında bireysel ruh, Yüce Tanrı'nın orta değerdeki belli bir enerjisinin bir parçasını oluşturur, ve böyle olduğu için her iki taraftan da yönlendirilebilecek kapasiteye sahiptir. Mutlak Varlık'tan hem nicelik hem de nitelik açısından farklıdır ve Mutlak'a tabi bir varlıktır sadece. Başka bir deyişle, Mutlak Tanrı Krşna'dır ve bireysel jiva ruh ise yapısı gereği Ona tabi olandır, yani Onun hizmetkârıdır.

Böyle bir ilişki süreklidir ve jiva için gerçekten de sağlıklıdır. Seçim yapma özgürlüğünden ve çok büyük pozitif kazanımdan dolayı kölelik korkusu uyanmaz. Jiva'nın özgürlüğü ve bireyselliği Mutlak İyiye teslim olduğunda değil zarar görmek, aksine sadece Onun içinde beslenip gelişir. Bireysel özgürlük ve bireysel çıkar mutlağa ait olanların birer parçasıdır, bu nedenle onlar orada kendilerini adeta evlerinde hissederler, balık sudayken, hayvan sağlıklı ortamdayken nasıl hissederse öyle. Öte yandan, Yüce Şahsiyetin özgürlüğü ve öteki özellikleri sınırsızdır ve aşkındır, bu yüzden tüm göreli varlıklar arasındaki uyumu sadece yan işlevleriyle sağlarlar.

Sri Guru Tanrı'nın Kendisi ile aynı olma ayrıcalığına sahip değildir, ama tüm normal enerjinin özünü temsil eder ve Tanrı'nın en kapsamlı ve mükemmel hizmetini ve takdirini kendisinde barındırır. Tanrının en uygun hizmetkârı olduğu için Tanrı tarafından yanlış yönlendirilmiş ruhları kendi çıkarları açısından yeniden ele alır. Bu nedenle guru bu ölümlü ve mutsuz dünyada, ölümsüz umudun ve coşkunun ilahi habercisidir. Onun gelişi acı çeken canlılar için en hayırlı ve mutlu olaydır ve o çölde kaybolmuş gezgine yönünü gösterebilecek sabah yıldızının doğuşuna benzetilebilir. Sri Guru'nun merhametli elinin hafif bir dokunuşu ağlayan gözlerin durmak bilmeyen yaşlarını silebilir. Bir kahraman veya yardımsever acı çeken ruhun kök salmış kederini kendi fanatik ve boş girişimiyle hafifletmek yerine sorunu içinden çıkılmaz hale getirir, aynı cahil bir doktorun talihsiz bir hastaya hevesle müdahale etmesi gibi. Ah, bu zavallı ruh sri gurudevanın nedensiz lütfunu ne zaman farkedecek.

Swami B.R. Sridhar     

Bu makale ilk olarak 1934 yılında The Harmonist'te yayınlanmıştır.