Srila Sanatan Goswami

Kutsal Lütufları Srila Bhakti Raksak Sridhar Dev-Goswami Maharaj'ın
kitaplarından konuyla ilgili bölümler


Sayfa Bir | Sayfa İki



Golden Staircase
(Altın Merdiven) adlı kitaptan; Bölüm İki, Sri Guru'yu Görecek Göz, kısım:

En Üst Makam'ın Uyum Yaratan Direktifleri

Adanmış: Bhakti için dört ilkenin var olduğu söylenir: adanmışlarla bağlantı içinde olmak, Harinam zikretmek, Srimad-Bhagavatam duymak, Tulasi'ye ibadet etmek ve kutsal Dham'da kalmak. Dham'da kalmak derken, bu genel adanmışlar için midir, yoksa sadece özellikle şanslı olan ya da daha ileri düzey adanmışlar için mi? 

Srila Sridhar Maharaj: Genellikle bu madhyama-adhikari adanmışlar için, ayırt edebilenler için demektir. Kanistha-adhikariler farklı şahsiyetlerin çeşitli pozisyonlarını - kimin ileri düzeyde, kimin nötr, ya da kimin kıskanç olduğunu - ayırt edemezler. Oysa "din  demek doğru uyarlanmak" demektir - bizim Guru Maharaj'ımız ikide bir bunu söylerdi - ve o "doğru uyarlanmak" sambandha-jnanayı, neyin ne olduğunu bilmeyi gerektirir. O zaman kişinin hizmeti ona göre gelir ve kişinin gereksinimi, kişinin hedefi o doğrultuda oluşur. Sanatan Goswami sambandha-jnana Acharya'sıdır. "Ben kimim? Ben neredeyim? Ben neyim?" Mutlak'la ve göreli ile doğru şekilde uyarlanma gerçekleştiği zaman bütün bu sorular - "Neden endişeliyim? Yaşamımın gerçek amacı nedir?" - cevaplanır. Hiçbir şeyden vazgeçilemez.

Ve her zaman şunu aklımızda bulundurmalıyız, biz öznel bir araştırmacı olarak, daha üstün, süptil bilgiyi tümüyle araştıramayız. Aksine, saranagatimizin, teslimiyetimizin derecesine göre, Gerçek, Kendisini bize tanıtmak için aşağıya iner. Bunu her zaman hatırlamalıyız, aksi halde içimizde bir tür taklit ruhu oluşur. Daha üstün ülkenin bilgisi aklın yetki alanı
içinde değildir ve böyle olduğunu düşünmek son derece tehlikelidir. Entellektüelizm  tehlikelidir, bizim "Sonsuzu avucumuzun içine aldığımızı" düşünmemize  neden olur. Bu, sonsuz özelliği, Lord'un sonsuz yönünü ihmal etmek olur. O Adhoksaja'dır, akademik araştırmanın kavrayışının ötesindedir.

Bir keresinde Prabhupad'a (Srila Bhaktisiddhanta Saraswati Thakur Prabhupad) şunu sordum, "Srila Rupa Goswami, Lord Balaram'ın Rasa-lila açıklamasını bir şekilde veriyor, Srila Sanatan Goswami ise kendi açıklamasını başka bir şekilde veriyor, ama her biri de talimatını Mahaprabhu'dan alıyor, öyleyse bu farklılık neden?"

Guru Maharaj'ım şöyle dedi, "Krishna'ya neden Adhoksaja denir? Adhoksaja bizim aklımızın içinde uyumlu hale getirilemez. O achintya-bheda-bhedadır, akıl almaz şekilde ve aynı anda bir ve farklıdır. Her iki açıklama da aynı anda doğru olabilir. O achintyadır, idraki mümkün değildir. Acharyalar açıklamışlardır ki, Baladev Rasa-lila gerçekleştirirken, aslında
Kendi kalbinde Rasa'yı Krishna için yönetmektedir. Dış olarak Baladev'in Oyunlara gopilerle beraber doğrudan katıldığı görülür, oysa iç olarak O Krishna'nın o Rasa'dan zevk almasını sağlıyor. Zevk alan Baladev'in Kendisi değildir." Üst makamın uyum sağlayan talimatı bunlardır ve bizler her şeyi bu yolla uyum haline getireceğiz.



Heart and Halo
(
Kalp ve Hale) adlı kitaptan; Bölüm İki, Yuvaya Giden Yol, kısım:

Aşkın Bilgi

Bazen, yanılgıya düşerek, adanmışlıkla ilgili kitapları okumamak gerektiğine inanabiliriz ve şöyle düşünürüz: “İncelemek, bilmek, bunlar adanmışlıkla bağdaşmaz. Bu gerekli değildir; bu bilgidir, jnandır ve adanmışlığa terstir.” Böyle düşünerek Kutsal Adı zikretmeyi sürdürürüz ve nerede karşımıza adanmışlık okuluyla ilgili bir açıklama çıksa, ondan uzak durmaya çalışırız. Oysa, bu her zaman en iyi yaklaşım değildir, çünkü sadhanamızda bize ivme kazandıracak olan bilgiyi doğru kaynaktan duyarak elde ederiz.

Sri Chaitanya-charitamrta’da Srila Krishnadas Kaviraja Goswami şöyle der: "siddhanta baliya", bizler siddhanta (adanmışlığın mükemmel sonuçları) hakkında konuşmalıyız. Sanatana Goswami siddhantanın acharyasıdır.

Biri çıkıp şöyle diyebilir, “
Siddhantayı, neyin ne olduğunu bilmenin ne yararı var? Adı zikretmeye devam edeceğim ve nerede Srimad Bhagavatam veya Sri Chaitanya-charitamrta dersleri veriliyorsa oradan uzak duracağım. Tüm bilgi budur: jnane prayasam udapasya. “Kişi deneysel, felsefi gerçekleri tartışarak bilgi kazanmanın gereksiz çabasından tamamen vazgeçmelidir.” (Srimad-Bhagavatam 10.14.3)

Ancak bu ayette sözü edilen
jnan, adanmış kulun ne olduğu ve Tanrı’nın ne olduğu hakkında bize gerçek bir anlayış veren o bilgi türünü tanımlamıyor. O ‘bilgi’ dıştan jnan gibi görünür, ancak eğer gerçek bir kaynaktan geliyorsa; farklı bir türden, farklı bir özden meydana gelir.

Jnan hakkında uyarı yapılır, çünkü kim olsa, vahyolunmuş kutsal metinler hakkında herhangi türden bir yorum yapabilir. Bu, herşeyi bilmeliyiz ve kim ne söylerse öğrenmek için oraya koşmalıyız demek değildir. Ama bizden daha üstün, gerçek bir aracıdan bir açıklama geldiğinde, duymaya çok büyük samimiyetle hazır olmalıyız; bu bizim durumumuzu pekiştirir ve devam etmemize, sadhanamızda gelişme kaydetmemize yardımcı olur.

O
siddhantayı ‘bilgi’ diye reddetmemeliyiz: Krishna kimdir ve nasıl Svayam Bhagavan’dır; Narayan kimdir; yanılgının yirmi dört tabakası* nerededir; Vaikuntha, Goloka nerededir; Baladev kimdir; bütün o değişik rasalar nelerdir? Eğer, “Yok, tüm bunlar jnandır, bunları boşver, Adı zikret,” dersem bu aptallık olur. Bu tembellik, gevşeklik olarak kabul edilmelidir. İnancımızı güçlendiren bilgiyi davet etmeliyiz. Bu tür konuşmalar istekle karşılanmalıdır.

____________________________

*baddha-jivayı (şartlanmış ruhu) örten yirmi dört eleman


Search for Sri Krishna, Reality The Beautiful (Sri Krishna'yı, Güzel Gerçeği Arayış) adlı kitaptan, Sekizinci Bölüm.

Tanrı İdrakinin Mertebeleri

Aşkınlığın idrakindeki sıralama Srila Sanatana Goswami tarafından, kitabı Brhad-bhagavatamrta'da anlatılmıştır. Suddha-bhakti'nin, saf adanmış hizmetin idrakine ulaşana kadar geçen süreç içerisinde, büyük pir Narad Muni, değişik yerleri ziyaret eder. Önce karma-misra bhakti ile yani meyve beklentisiyle yapılan faaliyetlerle karışmış olan adanmış hizmetle karşılaşır.

Bir zamanlar Allahabad'da bir
brahmana vardı. Varlıklı bir adamdı; Kumbha-mela vesilesiyle milyonlarca pir ve adanmış kul dinsel festival için toplandıklarında, orada bulunan aziz mertebesindeki birbirinden değişik kişilere hizmet sunmak üzere organizasyon yapmıştı. Bir adak töreni yönetti ve bu dinsel uygulamayı Lord'un Kutsal Adının zikredilmesiyle sona erdirdi. Brahmana genelde kendisini karma-kandaya yani meyvesel işe vakfetmişti ama bir yandan da aziz kişilere hizmet sunuyordu. Sonunda herşeyi Nam-sankirtan ile, Lord'un Kutsal Adlarının zikriyle bitirdi.

Narad Muni şu şözlerle
brahmanaya yaklaştı, "Bu şeyleri yaptığın için çok şanslısın. Paranın ve kastının doğru uygulaması budur. Bu türlü kutsal faaliyetlerle uğraştığın için kuşkusuz en şanslı kişi sensin." Brahmana ona şöyle dedi, "Ben ne yapıyorum ki? Bu hiçbir şey değil. Gidip Kral İndradyumna'nın şansını görmelisin. O, Lord Jagannath'ın prasad artıklarını harikulade bir şekilde dağıtıyor. Orada Narayan'a ne muhteşem bir tarzda ibadet ediliyor! Oraya git, onun adanmış hizmetini takdirle karşılayacaksın."

Böylece, Narada Muni Indradyumna Maharaj'ı görmeye gitti ve orada da kralın bütün kaynaklarını olduğu gibi Lord Jagannath'ın ibadeti için seferber ettiğini gözledi. Narad ona yaklaşarak şöyle dedi, "Bu dünyadaki en şanslı kişisin." Kral ona şu cevabı verdi, "Ne yapabilirim, bilmiyorum Narad? Bu hiçbir şey değil. Eğer adanmış hizmet nasıl uygulanır bilmek istiyorsan Indra'ya, göklerin kralına gitmelisin."

Narad Muni Indradev'e gitti ve onu şu sözlerle övdü, "Ey Indra, çok şanslısın. Vamanadev, Tanrının Yüce Şahsiyeti, senin küçük erkek kardeşin olarak zuhur etti. Ve burada, Indraloka'da her an Krsna'nın ibadetinin yapıldığı dinsel festivaller vardır." Indra dedi ki, "Oh, sen neler söylüyorsun? Bende Krsna için aşkın zerresi yok? Herşey ona aittir ama aptallığım yüzünden Onun cennetten
parijata ağacını almasını engellemeye çalıştım. Sadece bu da değil, her zaman şeytanların saldırısına uğruyorum, karım da zaman zaman rahatsız ediliyor; bende ne tür şans buluyorsun?"

Narad, Indra'dan sonra Lord Brahma'ya, evrenin yaratıcı- sına gitti. Orada beden almış
Vedalar’ın Lord Brahma'ya övgüler zikrettiklerini gördü. Lord Brahma'nın oğlu ve öğrencisi olan Narad, ona yaklaşırken şöyle dedi, "Ne büyük şansa sahipsin! Sen Lord Narayan'ın Kendisi tarafından bütün evrenin yönetimiyle görevlendirildin ve bazen evrenin yönetimi hakkında onun rehberliğini almak için Onu ziyaret ediyorsun. Görüyoruz ki Vedalar'ın bazı bölümleri senin ihtişamını zikretmekle meşguller. Ne kadar şanslısın!"

Lord Brahma bir parça tedirgin oldu. Şöyle dedi, "Sen ne diyorsun, Narad? Beni övüyorsun ve benim sahte gururumu artırıyorsun, oysa Narayan'ın elinde küçük bir yaratıktan başka birşey olmadığımı sana söylemedim mi? Ben dış faaliyetlerle uğraşıyorum. Adanmışlık yaşamım adına harcayacak zamanım yok. Tanrım beni evreni yönetmek gibi böylesine yoğun bir konuyla meşgul ederek adeta kandırdı. Çok şanssızım. Mahadev'e, Lord Shiva'ya gitsen daha iyi olur. Bu dünyadaki hiçbir şeye aldırmaz o. Mesafelidir ve kayıtsızdır; ve amacı Lord Narayan'a yönelmiş durumdadır. Kendisini Lord Ramacandra'ya adamıştır ve Lord Rama'nın Kutsal Adından da çok hoşlanır. Eşi Parvati-devi, adanmışlık yaşamında ona yardım etmektedir ve çok mutludur."


Narad Muni Shivaloka'ya gitti ve Lord Shiva’ya övgüşarkıları söylemeye başladı, "Sen dünyanın efendisisin.
Vedalar senin ihtişamını zikrederler. En üst pozisyona sahipsin." Narad bu şekilde onu yüceltmeye başladı ama Lord Shiva çok heyecanlandı ve biraz da kızgınlıkla şöyle dedi: "Neler söylüyorsun Narad? Bende bu dünyaya karşı öylesine kayıtsızlık var ki ilgimi esas olarak bilgi ve riyazet çeker. Benim ilgi alanımın önemli bir kısmı budur. Narayan'a adanmış hizmet sunmak için sahip olduğum bir parça eğilimin lafı bile edilmez. Bazen Narayan'a karşı o derece ilgisiz oluyorum ki, öğrencilerimden birinin tarafını tutup Onunla savaşıyorum! Bu durumum beni iğrendiriyor. Riyazet, güç, mistik yoganın mükemmeliyeti ve dünyaya kayıtsızlık; benim işim budur."

Buna
jnana-misra bhakti denir, yani deneysel spekülatif bilgiyle karışık adanmış hizmet. Lord Brahma, karma-misra bhakti yani meyvesel eylemle karışmış adanmış hizmetin örneğidir, Lord Shiva ise jnana-misra bhaktinin örneğidir. O hala bağımsız pozisyonda olmaktan hoşlanır, Yüce Lord Narayan'ın hizmetini de yüzde yüz kabul etmiş değildir.

Lord Shiva şöyle dedi, "Eğer gerçekten
suddha-bhaktiyi deneyimlemek istersen Prahlad Maharaj'a git. Orada saf adanmış hizmeti bulursun." Böylece, suddha-bhaktinin, Prahlada Maharaja ile başlayan saf adanmış hizmetin gelişimini izlemeye yönlendirilmiş olduk, çünkü Prahlad Maharaj adanmış hizmeti karşılığında herhangi birşey istemez. 

Srimad-Bhagavatam'da (7.10.4.) şöyle der:

     nanyatha te 'khila-guro
     ghateta karunatmanah
     yas ta asisa asaste
     na sa bhrtyah sa vai vanik

"Her kim Narayan'ı hoşnut etmek için birşey yaparsa ve karşılığında birşey isterse o hizmetkar değil tüccardır. Tanrı'ya birşey vermek ister ve sonra karşılığında bir miktar bedel alır." Bu nedenle, Prahlad Maharaj saf bir adanmıştır ve kişi sadece Narayan'ın saf bir kulu aracılığı ile saf adanmışlık elde edebilir.

Adanmışlık dünyasındaki bütün bu kendine özgü kazanımlar Prahlad Maharaj ile başlar. Onun adanmış hizmetinin yapısı
santa rasadır, nötrdür. Orada gerçek hizmet yoktur, sadece Narayan'a her koşulda mükemmel tabi oluş vardır. Çevreden gelen her türlü olumsuz koşulda, Narayan'ın herşeyin nedeni olduğuna ve efendimiz olduğuna olan inancı değişmez. Bu bakımdan Prahlad Maharaj ve dört Kumara, yani Lord Brahma'nın oğulları santa rasa bhakti, veya Tanrı'ya karşı nötr aşk durumundadırlar.

Prahlad Maharaj, Narad Muni'nin öğrencisidir. Buna rağmen Narad Muni, bizim yararımız için, adanmışlık dünyasının karşılaştırmalı incelenmesi sırasında, onun adanmışlığının standardını ölçmek üzere ona yaklaşıyordu. Narad, Prahlad Maharaj'a yaklaşarak şöyle dedi, "Seni görmeye geldim Prahlad çünkü Lord Shiva da senin durumunu takdirle karşılıyor. Sen gerçekten de Lord Krishna'nın adanmış kulusun. Ne kadar şanslısın! Nasıl olduğunu görmeye geldim."


Prahlad Maharaj ona dedi ki, "
Gurudev, sen herşeysin. Beni denemeye mi geldin? Ne türlü şansa sahipsem, senin lütfunla elde ettim. Ben şeytanlar ailesinde dünyaya geldim, bu nedenle şeytani nitelikler beni tamamen terk etmedi. Naimisaranya'da Lord Visnu ile savaşmaya gittiğimi bilmiyor musun? Bundan pişmanlık duyuyorum, ama ne yapabilirim? Beni böyle bir pozisyona soktu. Ona doğrudan hizmet edecek üstünlüğe sahip değilim, sadece zihinsel olarak Onu düşünüyorum. Onun herşey olduğunu düşünüyorum, ama Ona hizmet sunacak büyük şansa sahip değilim. Hanuman gerçek bir adanmıştır. O ne kadar şanslı biri! Ne büyük bir lütuf kazandı! O herşeyi Lord Ramacandra'ya verdi. Onun durumuna gıpta ediyorum, ama ne yapabilirim? Tanrı'nın bahşettiği şey mutlaktır.  Bunu kabul etmeliyiz. Hanuman'ın pozisyonu gerçekten de kıskanılacak pozisyon. Efendisine ne kadar bağlı ve Lord Rama'ya ne büyük hizmetlerde bulundu."

Narad Muni oradan ayrılıp Hanuman'ı ziyarete gitti.
Vinasıyla Rama Rama Rama Rama Rama mantramı çalarak Hanuman'ın kaldığı yere yaklaştı. Hanuman birden efendisinin, Lord Rama'nın adını duyunca o yöne fırladı ve daha havadayken Narad Muni'yi kucakladı. Hanuman şöyle dedi, "Ah, Lord Rama'nın Kutsal Adını duymama kim yardım ediyor? Bu kadar uzun bir aradan sonra, Rama Nama beni canlandırıyor. Rama'nın adını duymamak beni öldürüyordu." Her ikisinin de gözlerinden vecd dolu yaşlar boşanıyordu. Sonra Narad Muni Hanuman'ın yerine gitti ve şöyle diyerek onun şansını övmeye başladı, "Ne kadar şanslısın! Ah, Hanuman, Lord Ramacandra'ya böylesine yakın hizmet içindesin; Lord Rama'dan başka kimseyi tanımıyorsun. Ona öylesine büyük hizmet sundun ki, hizmetin tüm insan toplumu için ideal haline geldi."

Hanuman Narad'a dedi ki, "Evet, Onun lütfuyla birşeyler yapabildim, ama hepsi Onun lütfudur; ben bir hiçim, ben değersizim. Ama duydum ki Lord Ramacandra Lord Krishna olarak gelmiş. Lord Rama'dan başka enkarnasyondan hoşlanmadığım halde uzaktan duydum ki Krishna, Ramacandra'nın Kendisi, Pandavalar'ın tarafını tutuyormuş. Pandavalar çok şanslılar çünkü Lord onlarla samimi bir arkadaş gibi ilişki kuruyor. Bu nedenle, Pandavalar'ın şansını büyük takdirle karşılıyorum." Böylece Hanuman, şanslı oldukları için Pandavalar’ı övmeye başladı.


Bunun üzerine, Narad Muni Hanuman'dan ayrılarak Pandavalar’a gitti. Orada Yudhisthir Maharaj'ı bir tahtta
otururken buldu ve Pandavaları övmeye başladı. Yudhisthira Maharaj'a dedi ki, "Krishna'yla olan ilişkinde ne kadar samimisin! Ne kadar şanslısın!" Yudhisthir Maharaj şöyle dedi, "Devarsi, neler söylüyorsun? Elbette Krishna bizleri destekliyor, bunu inkar edemeyiz ama pozisyonumuz nedir? Hiçbir pozisyona sahip değiliz. Öte yandan, ara sıra şöyle hissediyorum, insanlar bizlere bakıp Krishna'ya hizmet etmek istemeyecekler çünkü onlara göre Pandavalar, Krishna'nın bu denli yakın arkadaşları olarak yaşamları boyunca aşılması güç sıkıntılardan ve tehlikelerden geçmek zorunda kaldılar. Krishna'nın has kulu olmak demek kişinin yaşamı boyunca acı çekmesi demektir diye düşünecekler. Bu yüzden, insanlar bizleri düşünerek Krishna'ya yaklaşmaya kalkışmayacaklar." 

Devarsi Narada dedi ki, "Hayır, hayır ben bu açıdan bakmı
yorum. Pandavalar için tehlike, dert nedir? Bunun anlamı nedir? Bu Krishna'nın gelmekte olduğunu bildiren mesajdır. Pandavalar'ın tehlikede olması, Krishna'nın sizi kurtarmaya geleceğinden başka birşey ifade etmez. Bu nedenle, annen de şöyle dua etmişti:

     vipadah santu tah sasvat
     tatra tatra jagad-guro
     bhavato darsanam yat syad
     apunar bhava-darsanam

" 'İzin verin tehlikeler gelsin: her zaman beni ziyaret etsin. Bunu dert etmem çünkü bu Krishna'yı bizlere daha da yaklaştırır. Bizler Krishna'yı bizimle samimi ilişki içine sokan tehlikeleri severiz.' Annenin, Kuntidevi'nin bu ünlü ifadesi, oradadır."

Yudhisthir Maharaj'ın önderliğindeki Pandavalar dediler ki, "Evet, Krishna zaman zaman, Ona şiddetle ihtiyaç duyduğumuzda bizleri ziyaret eder, ama Yadular ne kadar şanslılar! Krishna hep onlarla beraber. Onlar efendileri, Lord Krishna'yla o kadar gururlanıyorlar ki dünyada başka hiçbir güçle ilgilenmiyorlar. Lord Krishna onlarla her zaman yakın bağlantıda olduğu için şanslılar."

Bunun üzerine, Narad Muni Yadular’a gitti ve onları övmeye başladı. Onlar şöyle dediler, "Sen ne diyorsun, Devarsi Narad? Krishna elbette bizlerledir ve büyük tehlike anında yardımımıza gelir, oysa bizler Ona ne kadar değer veriyoruz? Bizler bağımsız yaşıyoruz, Onun varlığı konusunda dikkatsiziz. Oysa aramızdan Uddhava gerçekten de Onun gözdesidir. Krishna ne yaparsa Uddhava'ya danışır, bütün gizli konularında Uddhava hazır bulunur ve her durumda Uddhava'dan yardım ister. Bizler bile Uddhava'nın şansını kıskanıyoruz."


Sonra, Narad Uddhava'ya gitti ve ona dedi ki, "Uddhava, sen Lord Krishna'nın en gözde kulusun. Krishna der ki:

     na tatha me priyatama
     atma-yonir na sankarah
     na cha sankarsano na srir
     naivatma cha yatha bhavan

" 'Ey, Uddhava! Brahma, Shiva, Sankarsana ya da Laksmi bir yana, sen Benim için Benim yaşamımdan daha değerlisin.' Sen öylesine yakın bir dostsun ki Krishna sana Kendi yaşamından daha fazla değer verir." Uddhava şöyle dedi, "Evet, hiç kuşku yok ki, nedensiz cömertliğinden ötürü böyle birşey söylemiş olabilir ama ben Onun gerçek kulu olduğumu sanmıyorum, özellikle de Vrndavan'ı ziyaret ettikten sonra. O adanmışları gördüğümde bütün gururum eriyip yok oldu. Vrndavan'daki adanmışlarda gözlediğim, Krsna'ya olan hizmet ruhu ve sevginin yoğunluğu eşsizdir. Ey Devarsi, Ben hiçbir yerdeyim. Benim şu ifademi biliyor musun? Srimad Bhagavatam'da (10.47.61) kayıtlıdır:

     asam aho charana-renu jusam aham syam
     vrndavane kim api gulma-latausadhinam
     ya dustyajam svajanam arya-patham cha hitva
     bhejur mukunda-padavim srutibhir vimrgyam

"Vrndavana'nın gopileri vazgeçmesi çok zor olan eşlerini, çocuklarını ve ailelerini terk ettiler ve dinsel ilkelerini, Vedalar'ın bile peşinde olduğu Krishna'nın lotus ayaklarına sığınmak için feda ettiler. Ah! Bana Vrndavan'da bir ot olarak doğum alma şansı bahşet ki, o yüce ruhların lotus ayaklarının tozunu başımın üzerinde taşıyayım."

"Orada kalbimi tamamen açtım. Vrndavan'lı kızlarda bulduğum Krishna aşkının niteliği öylesine yücedir ki Vrndavan'da bir ot olarak doğmak tek özlemim oldu, böylece o kutsal kızların ayaklarının tozunu başımın üzerinde taşıyabilirim. Bu durumda, sen neler diyorsun Devarsi? Eğer gerçek adanmışlık, gerçek ilahi aşk görmek istersen Vrndavan'a gitmelisin. Krishna'ya adanmış olduğumuzu söyleyip, bizleri zor durumda bırakma; bu daha çok bir şakadır, dayanaktan yoksun bir ifadedir. Ben Lord'un gerçek adanmışlarını Vrndavan'da buldum."


Böylece, Sanatan Goswami, Krishna'ya adanmışlığın giderek nasıl geliştiğini göstererek bizlere bu yolda rehberlik etmek için elinden geleni yapar. Prahlad Maharaj,
suddhabhakti'nin temeli yani saf adanmış hizmetin başlangıcı olarak kabul edilmiştir, çünkü bulunduğu yer santa rasadır yani nötr olarak sunulan adanmış hizmet mertebesi. Bunun da üzerinde dasya rasa yer alır, yani Hanuman tarafından gösterilen, hizmetkar ilişkisi içinde Tanrı aşkı ve onun da üzerinde sakhya rasa yani arkadaşlık hali bulunur. Bu Pandavalar tarafından örneklenir. Uddhava, vatsalya, ebeveyn sevgisi ve madhurya, eş sevgisi bağlantısı olan sakhya sayılır. Bu şekilde adanmışlığın ilerici gelişimini gözleyebiliriz.

Krishna'ya olan yakın bağımız bu şekilde Vrndavan'a doğru gelişir. Adanmış hizmetin doruk noktası orada bulunur. Ramananda Raya ve Sri Chaitanya Mahaprabhu arasındaki konuşmada Radharani'nin adanmış hizmetinin kategorik olarak
gopilerinkinden daha üstün olduğundan söz edildiğini görürüz. (tebhyas tah pasu-palapankaja-drsas tabhyo 'pi sa radhika). Orada bulduğumuz hizmet ruhu anlatılamaz ve idrak edilemez.

Sri Chaitanya Mahaprabhu gerçeğe
o tür bir nitelikle bağlanarak geldi: koşulsuz teslimiyet. O, gerçeğe hizmet etme şansını aramaya geldi. Eğer bizler varoluşun böylesine üstün bir çeşidini arayabilirsek, kendimizi çok şanslı sayabiliriz.

Teslimiyet, sahip olduğumuz en üstün servetin temelidir. Karşımıza çıkan güzel ya da değerli şeye elimizde olmadan teslim oluruz. Daha üstün olana verdiğimiz değer ona teslimiyetimizin derecesiyle gösterilir. Bu nedenle, bağlantıda olduğumuz gerçeğin niteliğini sadece teslimiyetimizin yoğunluğu ile ölçebiliriz.

Sayfa başı | Önceki sayfa



Sri Chaitanya Saraswat Math, Nabadwip
http://scsmath.com
| Main Centres