Kitaplar ve Yayınlar |
|
Srila Sridhar Maharaj'ın Bir Guru'ya sahip olmanın mutlak gerekliliği üzerine yazdığı Sri Guru ve Lütfu (Sri Guru and His Grace) kitabının giriş yazısı:
Sri Guru ve Lütfu
Yanılmak insana mahsustur. Mükemmel olmadığımız için yanılmak herkes için kaçınılmazdır. Yine de, kimse kusurlu kalmak istemez. Herkesin içinde var olan canlı bir unsur mükemmeliyete yönelme eğilimindedir. Eğer böyle olmasaydı hiçbir eksiklik hissetmezdik. Mükemmeliyete olan eğilimimiz kuşkusuz çok zayıf ve sınırlıdır; aksi halde hedefe bir anda ulaşabilirdik. Sınırlı kapasitemiz ve mükemmeliyete olan eğilimimiz rehbere yani Guru’ya yer açar.
Mükemmel
olmayan, yardıma ihtiyaç duymasa mükemmel olurdu. Mükemmel olan, Kendi
rızasıyla kudretini gösteremiyorsa veya başkalarına yardımcı olamıyorsa
mükemmel olmazdı. O halde insanı mükemmeliyete yani Mutlak Gerçeğe ulaştıran
rehberlik kaçınılmaz olarak Mutlak'ın Kendi işlevidir ve bu işlevin tezahür
ettiği aracı ise, Sri Guru yani Manevi Rehberdir.
Mutlak
Gerçeğin peşinde olan kişinin Guru’ya boyun eğmesi kaçınılmazdır. Oysa bir sınıf
düşünürün inancına göre, bilimsel araştırmalar yapılabilirken, neden daha ileri
ruhani bilgi de aynı şekilde içsel olarak kendiliğinden tekamül etmesin? Böyle
kişiler mutlak bilginin en önemli yapısı konusunda cahildirler, şöyle ki sadece
O Mutlak Özne'dir, bizler de dahil diğer herşey Onun herşeyi bilen bakışı
karşısında yapısal açıdan sadece bir nesne olarak dururuz. Gözün zihni görmesi
olanaksızdır; eğer zihin onu dikkate almak isterse, ancak o zaman göz zihinle
bir ölçüde bağlantı kurabilir. Aynı şekilde, bizlerin mutlak bilgiyle bağlantı
kurmamız temel olarak Onun güzel iradesine bağlıdır. Bizler salt Onun aracısına
yani Manevi Öğretmene güvenmeliyiz. O kendisini onun vasıtasıyla yaymaktan
hoşlanır.
Bizim
insan toplumumuz en gelişmiş kültür biçimleriyle dinamik mutlak'ın yalnızca
zerresini oluşturur. Nasıl olur da bizler, doğrudan ve pozitif vahiy yöntemi
hariç, koşullanmamış sonsuzluğun doğa ötesi bilgisini anlama ya da herhangi bir
kavram geliştirme umudu beslemeye cüret edebiliriz? Kendisini Kendi aracıları
vasıtasıyla verme hakkını saklı tutan, mutlak, herşeyi bilen, herşeye gücü
yetenin karşısında tüm entellektüel devler cüceden ibaret olduklarını
kanıtladılar.
Fakat
bildiğimiz kadarıyla ve içtenliğimiz ölçüsünde, sahte bir aracıya boyun eğmemeye
dikkat etmeliyiz. Burada elbette kendimize çok fazla yardımcı olamayız; çünkü
şu anki durumumuzda esas olarak önceki samskaramız yani edinmiş olduğumuz
yapımız tarafından yönlendirilmekteyiz. "Aynı tür kuşlar bir araya
toplanırlar." Ancak, genelde her ne kadar alışkanlığın hakimiyetinde olsak
da belli ölçüde özgür seçim olasılığı hala mevcuttur, özellikle de insan
türünde, aksi halde düzelme olanaksız, ceza ise intikamdan ibaret olurdu.
Gerçek kendisini gösterebilir. Işık kendi pozitif kanıtı için karanlığa gerek
duymaz. Güneş kendi başına diğer bütün ışıklar üzerinde yüceliğini tesis
edebilir. Açık ve tarafsız bir gözle bakıldığında, sad Guru (gerçek rehber)
gerçeğin bütün uzman kişilerini aşarak ışık saçar.
Sri
Guru kendisini başlıca iki şekilde gösterir - içteki yöneten olarak ve dıştaki
öncü olarak. Mutlak'ın bu iki işleyişi bireysel ruha - öğrenciye - mutlak
hedefe ulaşmasında yardımcı olur. Düşmüş halimizle içsel rehberin doğru
talimatını yakalayamayız, o zaman dıştaki öncünün merhametli tezahürü bizim
yegane yardımcımız ve umudumuz olur. Öte yandan, ancak içteki Gurunun lütfuyla
dıştaki gerçek öncüyü tanıyabiliriz ve onun kutsal ayaklarına teslim
olabiliriz.
Güvenilir
bir öğrenci daima şu gerçeğin tam anlamıyla farkında olmalıdır ki sahip olduğu en
üstün ruhani servet, Mutlak Tanrı'nın ona cömert bir armağanıdır, talep
edilecek veya uğrunda savaşılacak bir hak değil. Yapımız gereği bizler sadece
Tanrı'nın lütunun doğru alıcıları olmak üzere donatıldık. Bu açıdan
bakıldığında net olarak anlaşılmalıdır ki bireysel ruh asla Mutlak Kişi ile
temelde aynı olamaz. Hatta özgürlük ya da tam farkındalık durumuna
ulaşıldığında bile bireysel ruh Tanrı ile bir olamaz. Teklik yanılgısı, Mutlak
Şahsiyetle, ebedi, ruhani ve mutluluk dolu evini çevreleyen ışıklı yörüngenin
bir olduğu şeklindeki tembelce yapılmış bir açıklamadır. Aslında bireysel ruh,
Yüce Tanrı'nın orta değerdeki belli bir enerjisinin bir parçasını oluşturur, ve
böyle olduğu için her iki taraftan da yönlendirilebilecek kapasiteye sahiptir.
Mutlak Varlık'tan hem nicelik hem de nitelik açısından farklıdır ve Mutlak'a
tabi bir varlıktır sadece. Başka bir deyişle, Mutlak Tanrı Krishna'dır ve
bireysel jiva ruh ise yapısı gereği Ona tabi olandır, yani Onun hizmetkârıdır.
Böyle
bir ilişki süreklidir ve jiva için gerçekten de sağlıklıdır. Seçim yapma
özgürlüğünden ve çok büyük pozitif kazanımdan dolayı kölelik korkusu uyanmaz.
Jiva'nın özgürlüğü ve bireyselliği Mutlak İyiye teslim olduğunda değil zarar
görmek, aksine sadece Onun içinde beslenip gelişir. Bireysel özgürlük ve
bireysel çıkar mutlağa ait olanların birer parçasıdır, bu nedenle onlar orada
kendilerini adeta evlerinde hissederler, balık sudayken, hayvan sağlıklı
ortamdayken nasıl hissederse öyle. Öte yandan, Yüce Şahsiyetin özgürlüğü ve
öteki özellikleri sınırsızdır ve aşkındır, bu yüzden tüm göreli varlıklar
arasındaki uyumu sadece yan işlevleriyle sağlarlar.
Sri
Guru Tanrı'nın Kendisi ile aynı olma ayrıcalığına sahip değildir, ama tüm
normal enerjinin özünü temsil eder ve Tanrı'nın en kapsamlı ve mükemmel
hizmetini ve takdirini kendisinde barındırır. Tanrının en uygun hizmetkârı
olduğu için Tanrı tarafından yanlış yönlendirilmiş ruhları kendi çıkarları
açısından yeniden ele alır. Bu nedenle Guru bu ölümlü ve mutsuz dünyada,
ölümsüz umudun ve coşkunun ilahi habercisidir. Onun gelişi acı çeken canlılar
için en hayırlı ve mutlu olaydır ve o çölde kaybolmuş gezgine yönünü
gösterebilecek sabah yıldızının doğuşuna benzetilebilir. Sri Guru'nun
merhametli elinin hafif bir dokunuşu ağlayan gözlerin durmak bilmeyen yaşlarını
silebilir. Bir kahraman veya yardımsever acı çeken ruhun kök salmış kederini
kendi fanatik ve boş girişimiyle hafifletmek yerine sorunu içinden çıkılmaz
hale getirir, aynı cahil bir doktorun talihsiz bir hastaya hevesle müdahale
etmesi gibi. Ah, bu zavallı ruh Sri Gurudev’in nedensiz lütfunu ne zaman
farkedecek.
Swami B.R. Sridhar
Bu makale ilk olarak 1934 yılında The Harmonist'te yayınlanmıştır.