‘Sri Krishna’yı Güzel Gerçeği Arayış’tan alıntı

yazan Srila B.R. Sridhar Dev-Goswami Maharaj

 

Güzel Gerçek

 

 

Ramananda Raya evli bir adamdı, ancak Sri Caitanya Mahaprabhu tarafından duyularına aşırı derecede hakim biri olarak kabul edilmişti. Bir zamanlar Pradyumna Misra adlı bir brahmana rahip, Mahaprabhu'ya geldi ve Ona şöyle dedi, "Senin ağzından Krsna'yı dinlemek istiyorum." Mahaprabhu ona şöyle dedi, "Ben Krsna hakkında hiçbir şey bilmiyorum ama Ramananda Raya biliyor. Ona git ve Krsna'yı ondan duy. Benim adımı ver, belki seninle konuşur."

Pradyumna Misra tereddüt içindeydi ama gitti, bir süre Ramananda Raya'yı izledi ve dönüp Mahaprabhu'ya rapor etti. Mahaprabhu sordu, "Ramananda'dan Krsna'yı dinledin mi?" "Hayır." "Neden?" "Onu kabul edilemez birşeyle uğraşırken gördüm. Bir süre izledim, sonra buraya döndüm." "Ne gördün?" Pradyumna Misra şöyle dedi, "Ramananda Raya'yı genç dansçı kızları eğitirken gördüm.!"

Küçük yaştan itibaren Jagannatha’nın Tanrı Formunun hizmetine adanmış olan kızlara deva-dasiler denir. Hiç evlenmezler ve karakterleri de çok iyi olmayabilir. Pradyumna Misra Ramananda Raya'yı, deva-dasileri kabul edilmeyecek bir şekilde eğitirken gördü. Onlara Jagannatha Formu önünde nasıl dansedip şarkı söyleyeceklerini gösteriyordu. Onlara duruşlarının nasıl olması gerektiğini, nasıl hareket etmeleri gerektiğini ve bakışlarının nasıl baştan çıkartıcı olması gerektiğini gösterdi. Ve bu eğitim sırasında onların mahrem yerlerine de dokunuyordu. Bu nedenle Pradyumna Misra Mahaprabhu'ya şöyle dedi, "Ramananda'yı bütün bunları yaparken görünce ona karşı saygım kalmadı, bu yüzden, onu bir süre işiyle meşgul haldeyken izledim, sonra oradan ayrıldım."

 

Duyuların Efendisi


Mahaprabhu ona şöyle dedi, "Ramananda Raya'yı hafife alma. O duyuların efendisidir. Onda sahtekarlığın, kurnazlığın zerresi yoktur. Ben bile duyusal huzursuzluk nedeniyle içimde sıkıntı hissederim, oysa Ramananda'nın böyle bir derdi yoktur. Maddeye ait duyusal zevkin üzerinde olmanın mümkün olduğu bir aşamaya ulaşabilme konusunda doğrudan deneyime sahip değiliz, ancak yalnızca kutsal yazıtlardan duyduklarımıza göre, insanın bütün bu kaba bağlılıkları aşabildiği bir mertebe mevcuttur.

 

Bundan Srimad Bhagavatam'da söz ediliyor (10.33.39):

 

vikriditam vraja-vadhubhir idam ca visnoh

sraddhanvito 'nusrnuyad atha varnayed yah

bhaktim param bhagavati pratilabhya kamam

hrd-rogam asv apahinoty acirena dhirah

 

"Lord Krsna ve gopilerin madde ötesi aşk dolu maceralarını, Tanrı'nın yüce bir kulunun anlatımıyla, sarsılmaz inançla duyan kişi, kısa zamanda maddesel şehvetten kurtulur ve Krsna'nın ilahi aşkını elde eder." Bir kişi bedensel olarak bu tür faaliyetler içindeyken kalbi başka yerde olabilir. Ve o türden olan bir tek kişi vardır: Ramananda Raya. çok sayıda Ramananda yoktur. Krsna'nın ve Gopilerin hizmeti için gerekli olan duygusallık ve farkındalık konusunda uzman olan tek bir Ramananda vardır. Kalbi tamamen Krsna'nın davasına adanmıştır; Bencil çıkar peşinde değildir. Her an Krsna bilincindedir ve yaptığı herşey Krsna'nın hoşnutluğu içindir, bu nedenle onun hakkında kötü düşünme. Oraya yeniden git."

 

Krsna Íçin Çıldırmak


Bunun üzerine Pradyumna Misra tekrar Ramananda Raya'yı görmeye gitti. Ramananda konuşmaya şu sözlerle başladı, "Ah, o gün size yardımcı olamadım. Ama siz Krsna hakkında duymak için tekrar geldiniz. Ne kadar şanslıyım!" Ramananda Raya sabah konuşmaya başladı, öğlenden sonra geldiğinde hala çılgın gibi Krsna'dan konuşuyordu. Yemek yemeyi, yıkanmayı ya da başka şeyleri tamamen unuttu. Hiç durmadan Krsna'dan söz eden bir çılgındı. Sonra, geç olunca, hizmetkarları, iki, üç kez gelip ona banyo alması ve yemek yemesi için yalvardılar, nihayet konuşmayı kesip gitmek zorunda kaldı. Sonra Pradyumna Misra Mahaprabhu'ya geldi ve şöyle dedi, "Evet, Ramananda Raya'dan dinledim ve kalbim onun Krsna hakkında söyledikleriyle dopdolu."

Mahaprabhu'nun Kendisi de Krsna’yı Ramananda Raya'dan dinlemişti ve şöyle dedi, "Ramananda Krsna'nın ne olduğunu bilir. Rupa ve Sanatana'ya öğrettiklerimi Ramananda'dan duymuştum." Belirtildiğine göre, Mahaprabhu, İsvara Puri'den diksa, inisiasyon almıştı; vaaz vermek amacıyla Kesava Bharati'den, sannyasa, vazgeçmişlik mertebesi almıştı; Krsna'nın Vrndavana'daki aşkın oyunlarına katılmak için ise Ramananda Raya'dan raga marga inisiasyonu aldı. Kuşkusuz İsvara Puri, Kesava Bharati ve Ramananda Raya kendilerini asla Sri Caitanya Mahaprabhu'nun gurusu olarak görmediler.

Ancak Mahaprabhu'nun Ramananda Raya'ya saygı gösterdiği  görüldü. Caitanya caritamrta'da (Madhya 8.204) şöyle anlatılır; eğer bir kişi Krsna'nın Vraja'daki oyunlarına, içten gelen adanmışlıkla katılmak istiyorsa, eşler arasındaki güzelliklerin, madhurya rasa'nın (sakhi vina ei lilaya anyera nahi gati) güvenilir bir nedimesine sığınması gerekir. Onlar bu durumun ustasıdırlar. Madhurya lila'nın tüm malzeme deposu bu nedimelerin ellerindedir. Onu sadece onlar başkalarına verebilirler. Guru, madhurya-rasa'da sakhi olarak, yani Radharani'nin nedimesi (guru rupa sakhi) formunda ve ruh halinde görünür. Ramananda Raya, Visakha-sakhiydi, Srimati Radharani'nin sağ kolu, özel hizmetçisiydi.

Sri Caitanya Mahaprabhu Ramananda'ya kiba vipra, kiba nyasi sudra kene naya, yei krsna-tattva vetta sei 'guru' haya derken bizlere, Srimati Radharani'nin en yakın dostuna yaklaşmanın gerekliliği üzerine bir ip ucu verir: "Bana talimat vermekten neden kaçınıyorsun? Senden çok fazla şey öğreniyorum. Sen Krsna'nın işlerinde uzmansın, dolayısıyla gurusun; onun için herşeyi senden dinliyorum. Kim krsna-lila'nın malzeme deposunun efendisiyse ve kim onu başkalarına dağıtabilirse o kişi gurudur; bundan hiç kuşku olmasın."

Ramananda Raya ve Sri Caitanya Mahaprabhu arasındaki ünlü konuşmalar Godavari nehri kıyılarında gerçekleşti. Godavari adı önem taşır, çünkü bu ad, ruhani duyularımıza en yüksek doyumun verildiği o yeri ifade eder. Bütün duyularımızın sahip olduğu en mükemmel uğraş, Godavari kıyılarında ilan edildi. "Duyularınızı reddetmemeniz gerekir. Eğer kullanma (sömürme) ve vazgeçme ruhunu terk ederseniz, o zaman duyularınız Krsna'yla doyuma ulaşırlar. Bu iki eğilim sizin Krsna'ya yaklaşmanızı engeller; Krsna'ya doğru olarak yaklaşmak için duyularınızı en mükemmel şekilde kullanmanız gerekir." İşte bu, Godavari kıyılarında ele alındı.

 

Yaşamın Gerçek Amacı


Sri Caitanya Mahaprabhu, orada, Ramananda Raya ile yaptığı ünlü konuşmalarda, saf adanmışlık hizmetine genel ve kapsamlı yaklaşımı başlattı. Bu konu Caitanya-caritamrta Madhya-lila'da (8.51-313) kayıtlıdır. Mahaprabhu, Ramananda Raya'ya sordu, prabhu kahe, - "pada sloka sadhyera nirnaya": "Yaşamın gerçek amacı nedir? Yalnızca senin ifadelerini duymak değil, aynı zamanda kutsal yazıtlardan da delil istiyorum."

Ramananda Raya'dan cevap geldi: raya kahe, -"sva dharmacarane visnu-bhakti haya." "Karşılığında birşey beklemeden kendi işini yap." Sva dharma, varnasrama dharma'dır, yani Vedik sosyal tabakalaşma. "Şimdiki durumunuza geçmiş karmanız tarafından gönderildiniz. Şimdiki durumunuza göre, görevlerinizi tek koşulla yerine getirmek zorundasınız: yani karşılık beklemeden gerçekleştirmelisiniz. Eğer varnasrama dharma'da görevlerinizi maddesel bir amaç olmadan sürdürürseniz, visnu-bhakti, Tanrı'ya adanmışlık elde edersiniz. Visnu Purana'da (3.8.9) bu kanıtlanmıştır:

 

varnasramacaravata

purusena parah puman

visnur aradhyate pantha

nanyat tat-tosa-karanam

 

"Tanrı Katının Yüce şahsiyetini, Lord Visnu'yu hoşnut etmenin tek yolu, kişinin varna ve asrama sosyal sistemi içindeki belirlenmiş görevlerini doğru bir şekilde yerine getirerek Ona ibadet etmesidir." Burada, Ramananda Raya, her yere nüfuz etmiş olan Lord'a bağlılığın, visnu-bhakti'nin, yaşamımızın amacı ve gerçek hedefi olduğunu söyler. Bu Vasudeva kavramıdır: herşey Onun içindedir ve O her yerdedir. Ramananda kendi kişisel çıkarımızdan sıyrılıp genel çıkarı kucaklamamız gerektiğini ve bunun da Visnu bilincine, visnu-bhakti düzeyine ulaşması gerektiğini anlattı. Visnu'ya, her yerde var olan içsel ruha boyun eğmek yaşamın amacıdır. Onunla bağlantı kurmalı ve ona göre yaşamalıyız; olgusal bir yaşam değil daha derin ve daha latif bir mekana ait ruhani bir yaşam sürmeliyiz.

 

Arzularla Karışş Adanmışlık


Sri Caitanya Mahaprabhu dedi ki, "Bu yüzeysel; daha derine in." Kuşkusuz gerçek dinsel yaşamın buradan başladığı düşünülebilir yani Vedalar ve Upanisadlar tarafından çoktan emrolunduğu ve programlandığı gibi özel, kişisel amaçtan vazgeç ve evrensel amaç için hareket et. Oysa Sri Caitanya Mahaprabhu şöyle dedi, "Bu yüzeysel, daha derine in."

O zaman Ramananda Raya şunları söyledi, krsne karmarpana-sarvasadhya-sara: "Kişinin, faaliyetlerinin sonuçlarını Krsna'ya sunması mükemmeliyetin özüdür." Varnasrama dharma’da, alışılagelen uygulamaya göre, kişiler genelde yüzeysel faaliyetlerle uğraşırlar ve eylemin meyvelerinden vazgeçmek için çaba harcamazlar. Vazgeçseler bile, Visnu veya Krsna'yla ilgili doğrudan bilince sahip değildirler. Tanrıça Durga'ya taparlar, sraddha cenaze töreni yaparlar ve türlü türlü dinsel uygulamalar gerçekleştirirler. Bu dolaylı olarak, aslında Visnu'yla bağlantılıdır. Nasıl olduğunu bilirler ya da bilmezler ama bağlantı mevcuttur. Varnasramanın genel kavramı budur, oysa burada Ramananda, Krsna'nın otorite olduğunun doğrudan bilincinde olmak daha iyidir demektedir. Varnasrama sosyal sistemi içerisinde ne yaparsak yapalım bütün sonuçlar Krsna'ya verilmelidir. Eğer bütün fiziksel, sosyal, ulusal ve ruhani faaliyetlerimizi Krsna bilincinde yerine getirirsek, o zaman yaşamımızın amacını gerçekleştirme noktasına yaklaşabiliriz.

Sri Caitanya Mahaprabhu dedi ki, "Bu yüzeysel; daha derine in." O zaman Ramananda Raya Bhagavad-gita'dan (18.66) alıntı yaparak yeni bir ışık gösterdi: sarva-dharman parityajya mam ekam saranam vraja, "Bütün görevlerini bırak ve Bana teslim ol." Bizler varnasramanın dışsal faaliyetlerine değil, yaşamın hedefi konusuna özen göstermeliyiz. Faaliyetimizin formuna daha az önem vermeliyiz: ister kral, ister entellektüel brahmana, ister işçi olayım bu önemli değildir. Bu şekilde düşünebiliriz, "Benim şöyle bir görevim var, böyle bir görevim var," ama bu çok da önemli değildir. Yaptığımız işe bağlanmamalıyız. Kral krallığını bırakabilir ve vazgeçmenin, çilenin olduğu bir brahmana yaşantısını seçebilir. Bir sudra işini bırakabilir, dilenci olabilir ve Krsna'nın adını zikredebilir. Bir brahmana adak uygulamasından vazgeçip bir dilenci olabilir. O halde yaşamın amacı konusuna özen göstermeliyiz; görevimizin şekline değil. Şu anki ortamımızı, bizi çevreleyen şeyleri ve görevimizi göz ardı edip, kendimizi tamamen Tanrı yoluna adamalıyız.

Bilgi ve Adanmışlık


Sri Caitanya Mahaprabhu dedi ki, "Bu da yüzeysel; haydi, ilerle - daha derine in." O zaman Ramananda Raya, Bhagavad-gita'dan (18.54) alıntı yaparak, jnana-misra bhakti'yi yani bilgiyle karışmış olan adanmış hizmeti açıkladı; Krsna orada şöyle der:

 

brahma-bhutah prasannatma

na socati na kksati

samah sarvesu bhutesu

mad-bhaktim labhate param

 

Kendisini maddenin üzerindeki ruh canla tanımlama aşamasına gelmiş kişinin bu maddesel dünyayla işi bitmiş demektir. Bu maddesel dünyadaki kayıp ya da kazancın ona bir yararı dokunmaz. O ruhtur: beklentisi ruh dünyasındadır ve bu maddesel dünyayla iyi ya da kötü, herhangi bir alışverişi yoktur. Ruh olduğunun bilincinde bulunduğundan ve maddeyle bir alışverişi olmadığından kendi içinde doyum hisseder. O atmarama'dır: kendi kendine yeter; ne yas tutar, ne de herhangi bir şeyin özlemini duyar. Eğer bir kayıp varsa yas tutar mı? Hayır. Şöyle düşünür, "Bu birşey değil, sadece madde; gereksiz ve önemsiz. Şimdi gerçek adanmış hizmet başlayabilir; ruhu saf hizmet tavrı içinde, maddesel olan hiçbir şeyle karışmadan ruhani mekanda yaşamaya başlayabilir. Kişi ruhani platforma ulaşınca daha üst tür bir hizmet yapma olanağına kavuşur.

Sri Caitanya Mahaprabhu şöyle dedi, "Bu da yüzeyseldir. Böyle bir kişi adanmış hizmetin sadece kıyısına gelmiştir: esaslı bir adanmışlığa sahip değildir. Bhakti ülkesine girmiş değildir; sınırsal pozisyonda, kapıda beklemektedir. Bhakti elde edebilir ama henüz elde etmemiştir. Negatif güçleri sona ermiştir ama yine de kapıdadır; henüz içeriye girmemiştir. Girebilir; girmeyebilir. Eğer oradan birşey alırsa o şey saftır ama hala kapıda durmaktadır.

 

Ruh Canı Aş, "Daha Derine Ín"


O zaman Ramananda Raya şöyle dedi, jnane prayasam udapasya namanta eva: "Bilginin büyüsünü aşmak çok zor birşeydir." Bizler şöyle düşünürüz, "Ónce herşeyi anlamak istiyorum, ondan sonra harekete geçeceğim." Hesap kitap ve onun gerisinde de kuşku vardır. Hareket etmeden önce herşeyi tam olarak bilmek isteriz; ancak o zaman sermayemizi tehlikeye atabiliriz. Ego, o "ben" denilen şey, son derece güçlüdür ve kar ve zarar hesabı ister. Şöyle düşünür, "ben efendiyim. Anahtar benim elimde, herşeyi denemek istiyorum, herşeyi bilmek istiyorum. Kendim için neyin iyi olduğunu biliyorum." Bu nedenle kendimizi hizmetkar değil efendi sanırız ve efendi olarak sorgularız.

Ama eğer herşeyin bizden üstün olduğu Lord'un ülkesine gerçekten girmek istiyorsak, bu hesap yapan zihniyet terk edilmelidir. Orada kimse efendi olduğumuzu düşünüp bize açıklama yapmaya gelmek zahmetine katlanmaz. Onlar bize "Evet, hiçbir kayıp söz konusu değil; kazancınız büyük olacak," diye teminat vermeye gelmeyecekler. Şöyle düşünebiliriz, "Ben bağımsız, ayrı bir varlığım, o halde benim hesabımdan herhangi bir kayıp olmamalı. Burada başım dik olarak durmalıyım," oysa bu bir işe yaramaz. Bizler oraya köle olarak gitmeliyiz, efendi olarak değil. Bu türlü bir zihniyet gerekir: başlarımızı eğmeliyiz. Başımız dik olarak, herşeyi çiğneyip geçemeyiz, orada herşey nitelik olarak bizden üstündür.

 

Ílahi Kölelik


Öyleyse, o aşkın ülkeye girmeliyiz, orada toprak, su, hava ve ne ile karşılaşırsak karşılaşalım hepsi bizi oluşturan şeylerden daha üstün malzemeyle yapılmıştır. Onların hepsi gurudur, bizler ise öğrencileriz. Onlar efendiler, bizler ise hizmetkarlarız; herşeyin bizim efendimiz olduğu o ülkeye girmeliyiz. Boyun eğmeliyiz; gerçek niteliğimiz bu olmalıdır. Bize ne emredilirse onu yerine getirmeliyiz. Orada beynimizi fazla kullanmamız gerekmez. Orada beyne yer yok; onlar bizden daha akıllılar. Beynimiz orada gereksizdir; sadece ellerimiz gerekir. Orada el gücü gerekir. Orada yeterince beyin var. Eğer istiyorsak o ülkeye girmeliyiz. Orası bizler için kölelik ülkesidir. Bu nedenle beyinlerimizden nefretle vazgeçip, sadece kalplerimizi alarak o ülkeye yaklaşmalı ve girmeliyiz.

Bizler, Lord Brahma'nın Lord Krsna'yı ziyaret etmek üzere Dwaraka'ya giderken düşündüğü tarzda düşünmeliyiz, "Ben bir sivrisinek kadar değersizim." Ve bu o anlık bir şey değildir; kişi alçakgönüllü bir tavra girip, işini bitirip geri dönmeyecek. Hayır. Böyle değersiz bir konumu ebediyen kabul etmek zorundayız. Elbette Krsna bilinci hakkında eğitim almayı ümit edebiliriz: bizim için ne kadar iyidir, ne kadar yücedir, ne kadar yararlıdır. Bize pariprasna, dürüst, açık yürekle soru sorma izni verilir. Aşkın mekanda herşey bizim dostumuzdur. Onlar bize yardım etmeye gelirler. Adanmış hizmetin güzel olduğunu ve Krsna bilincinin en iyi yaşam biçimi olduğunu anlamamıza yardımcı olurlar. Özlemimizin ve amacımızın saflığı değerlendirilecektir; dışsal konumumuz değil. O taraftan bizi işe alacak olanlar amacımızın saflığını dikkate alacaklar, şu anki durumumuzu ve kapasitemizi değil.

Ve köle olacağımız kesinmiş gibi görünse de, sonuç bunun tam tersi olacaktır. Eğer bu türlü bir teslimiyet ve kölelik tavrını kabul edebilirseniz, o zaman asla yenilmez olanı yenebilirsiniz. Dostlar gelip size yardım edeceklerdir, sadhular gelecekler ve köle olmamız gerektiğini ve Krsna'nın köleleri çok sevdiğini anlamamızı sağlayacaklardır. O kölelerin efendisidir ve bazen Kendi kölelerinin kölesi olmak ister (gopi-bhartuh pada-kamalayor dasa-dasanudasah). Başarının anahtarı budur ve en yüksek kazancı bu tavırla elde edebiliriz.

Sri Caitanya Mahaprabhu, Ramananda Raya'ya dedi ki, "Evet, bu doğrudur. Yenilmez olan, teslimiyetle yenik düşürülür. Onu ele geçirebiliriz. Ben bunu ilahi aşkın başlangıç mertebesi olarak kabul ediyorum: ne ölçüde riske girersek o ölçüde alabiliriz. Kendimizi verdiğimiz ölçüde o ele geçmez sonsuzluktan talepte bulunabiliriz." Sri Caitanya Mahaprabhu dedi ki, "Ben bunu suddha-bhakti'nin, saf adanmış hizmetin başlangıcı olarak kabul ediyorum. Ama daha da ileri git."

 

Rasa Bilimi


Ramananda Raya saf adanmış hizmetin, kaba şekliyle, genel olarak o aşamadan başladığını, daha da olgunlaştığında santa, nötrlük, dasya, hizmetkarlık, sakhya, dostluk, vatsalya, ebeveyn şefkati ve madhurya rasa, eşler arası sevgi şeklini alması gerektiğini anlattı. çanta rasa'da bağımlılık nistha vardır: kişi şöyle düşünür, "Ben gerçeğe sürekli boyun eğmek olan bu bilinçten kendimi kurtaramıyorum."

Dasya rasa'da nötr tavır, hizmet yapma arzusu gelişir. Adanmış kul salt oturup kalmaktan ve Yüce Otoriteye saygı göstermekten tatmin olmayınca Onun tarafından kullanılmak ister. Tanrı'nın ona bir uğraş vermesi için dua ederek Onun emrini bekler. Bir adanmış Tanrı tarafından herhangi bir şekilde kullanılma arzusuna böylesine derinden sahip olduğunda buna dasya rasa denir veya hizmet ruhu içinde adanmışlık. Ardından sakhya rasa gelir: dostluk ilişkisi içindeki adanmış hizmet.

 

Dost Tanrı


Dasya rasadaki hizmete samimiyet eklenince durum biraz daha üstün olur. Genelde eski sadık hizmetkarlar, samimi hizmetkarlar olurlar, bu nedenle hizmete samimiyet aşaması eklenince sakhya rasa yani Lord’un dostu olarak adanmış hizmet hali ortaya çıkar. Ónce nistha, bağımlılık, boyun eğme vardır; ardından adanmış kul Lord’u tatmin etmek üzere kullanılmak ister; ardından samimiyet içinde kullanılma gelir, sakhya rasa dostluk ilişkisi içindeki hizmet aşamasıdır. Lord Narayana'ya belli ölçüler içerisinde hizmet edilen Vaikuntha'da, sadece santa rasa, dasya rasa ve sakhya rasa'nın yarısı görülür. Orada tam anlamıyla samimiyet imkansızdır. Korku, saygı, güzellik, haşmet, gösteriş, kaygı, bunların hepsi, Yüce Lord ile daha samimi bir ilişki geliştirince kaybolur. O zaman, ibadetimizin veya sevgimizin hedefi yön değiştirir. Sonra, Vaikuntha'dan Ayodhya'ya, Lord Ramachandra'nın kutsal mekanına cezboluruz, orada tarafsızlık, hizmet ve Vibisana ile Sugriva'nın dostluğu bulunur. Orada vatsalya rasa'yı, Tanrı'ya olan ebeveyn sevgisini bulabiliriz.

 

Oğul Tanrı


Vatsalya rasada, samimiyet tuhaf bir aşamaya dönüşür ve hizmetkarlar saygılarının hedefini koruma görevine yükseltildiklerini düşünürler. Oğula duyulan şefkat de hizmettir. Her ne kadar ana baba Lord'u oğulları olarak kontrol edip, bazen azarlayarak bazen cezalandırarak durumun efendisi gibi görünseler de, bu yüzeysel bir görüntüdür. Eğer onların hizmetlerinin derinine inersek, son derece alışılmadık türden benzersiz bir sevgiyle karşılaşırız. Yüzeysel olarak onlar Onu cezalandırır ve azarlarlar; derine inince, bütün ilgileri hizmetlerinin hedefinin iyiliği içindir. Vatsalya veya Tanrı'ya duyulan ebeveyn sevgisi alışılmadık türden bir ilahi aşktır. Ayodhya'da vatsalya'nın çok belirgin olmayan türüyle karşılaşırız, bu bakımdan hemen hemen hiç dikkate alınmaz.

 

Mathura: Krsna Kavramı


Rupa Goswami Vaikuntha'dan Mathura'ya bir adımda atladı. Upadesamrta'sında (9) şöyle yazmıştır: Vaikunthaj janito vara madhu-puri tatrapi rasotsavad. "Mathura Vaikuntha'dan üstündür çünkü Krsna orada göründü." Herşeyin net ve olduğu gibi gösterildiği yer orasıdır. Mathura'da Tanrı'nın Krsna kavramıyla karşılaşırız. Rupa Goswami, Vaikuntha'dan tek adımda Krsna kavramına geldi ama aradaki boşluğu Sanatana Goswami doldurmuştur. O, kitabı Brhad-bhagavatamrta'da der ki, Mathura yolunda, Lord Rama'nın ruhani krallığı Ayodhya vardır; orada karşımıza sakhya ve vatsalya rasaları çıkar.

Oysa Rupa Goswami bir anda Mathura'ya gider. O şöyle der, "Mathura'ya gelin; burada sakhya ve vatsalya rasanın net olarak göründüğünü anlayacaksınız." O, sakhya rasa hizmetin orada nasıl mevcut olduğunu  göstermiştir. Adanmış kullar orada Krsna'yla oynarlar, bazen omuzlarına tırmanırlar ve bazen Ona tokat bile atarlar. Ancak, Onunla bu şekilde içli dışlı oldukları halde, kalplerinde tuhaf bir hizmet yaklaşımı vardır. Ólçüt budur: Onun topuğundan bir diken çıkartmak için kendilerini binlerce kez feda edebilirler. Dost Krsna'nın en önemsiz tatmini için kendilerini bin kez feda edebilirler. Onu kendi yaşamlarından bin kez daha değerli görürler. Vatsalya rasada da, ölçüt bunun gibidir: saygılarının hedefinin en küçük bir ilgisi için yaşamlarını milyonlarca kez verebilirler. Orada işte böyle bir aşk vardır.

Ve sonra, hizmet anlayışı vatsalya'dan eşler arası sevgiye (madhurya rasa) doğru gelişir; madhurya rasa bütün diğer rasaları, yani bağımlılık (santa nistha), hizmet (dasya), dostça samimiyet (sakhya) ve ebeveyn sevgisini (vatsalya rasa) içinde barındırır. Ancak, Krsna'nın tatmini için varoluşumuzun her bir atomunun topyekun adanması, diğer bütün rasaları kapsayan madhurya rasada bulunur.

 

Eşler Arası Haz


Ve madhurya rasa, parakiya yani sevgililerin ilişkisi şeklinde ifade edilince daha da güçlenir. Parakiya rasada gopiler Krsna'nın hizmeti için herşeyi tehlikeye atarlar. Parakiya rasanın iki türü vardır: birinde hiçbir zorunluluk yoktur; birleşme olabilir de olmayabilir de, dolayısıyla buluşmaları çok ender olduğu için daha da güzel gelir. Bir başka parakiya rasa daha vardır: sıradan yiyecekler Krsna'nın hoşuna gitmez denir, ama yiyeceğini hırsızlık yaparak elde edince bu Ona daha tatlı gelir. Eğer bu sanatı izleyebilirsek aynı şey parakiya rasa durumunda da uygulanabilir. "Grubu kandırıyorum, istediğimi elde ediyorum. Başkasının malını çalıyorum." Bu türlü bir tavır, öznel tarafın daha çok hoşuna gider.

Adanmış taraf herşeyi tehlikeye atar: iyi ad, toplum, gelecek ve hatta dinsel yazıtların emirleri. Onlar toptan riske girerler. Aynı şu olayda olduğu gibi. Bir zamanlar biz Madras'tayken, Jaipur Kralı tapınak inşaatı için bir miktar para vermişti. Para Kalküta'daki genel merkezimize gönderildi. 5000 rupinin ilk taksidi 1000 rupiydi ve merkezden oraya işçi gönderilerek inşaata başlandı. Sonra, Madhava Maharaja ve ben Madras'a gönderildik. Oradayken kralın yakında geleceğini duyduk. Krala bazı işlerin yapıldığını göstermek için yapıyı belli bir yere kadar yükselttik, böylece krala "Paranız harcandı, şimdi ikinci takside gerek var," denebilirdi. Bunu yapabilmek için borca girdik. Tuğlalar ve diğer şeyler için borç aldık ve yapıyı daha yüksek bir seviyeye getirdk.

Guru maharaja'ya bunu yazdığımız zaman bizi azarlamasından kaygılanıyorduk: "Neden bu borca girdiniz?" Oysa onun yerine bize takdirlerini belirtti: "Geleceğinizi Krsna'nın hizmeti için tehlikeye attınız. Borç aldınız; bu da borcu ödemek zorundasınız anlamına gelir, böylece gelecekteki enerjinizi Krsna'nın hizmetine bağladınız. Para toplayıp borcu ödemeniz gerekecek, dolayısıyla geleceği tehlikeye atan hizmet de vardır." Gopiler bilinçli olarak geleceklerini tehlikeye attılar: "Üstlerimize ve Vedaların direktiflerine itaatsizlik ettik; yaptığımız şey ne toplum tarafından onaylanıyor ne de din kitapları tarafından. Geleceğimiz karanlık." Buna rağmen Krsna'ya hizmet etmeden yapamadılar.

O halde, Vaikunthaj janito vara madhu-puri tatrapi rasotsavad. Janito’nun anlamı; Vrndavana'daki vatsalya rasa ve madhurya rasa’dır: radha-kundam ihapi gokula-pateh. Madhurya rasada da üç grup gösterilir: Genel anlamda Vrndavana, Govardhana'daki seçkin gruplar ve Radha-kunda'daki en yüksek grup. Bunların hepsi Ramananda Raya ve Sri Caitanya Mahaprabhu arasındaki konuşmada gösterilmiştir.

 

Radha: Gopilerin Kraliçesi


Sonra, Sri Caitanya Mahaprabhu dedi ki, "Daha ileri git." O zaman Ramananda Raya, madhurya rasada Radharani tarafından sunulan hizmet türünü açıklamaya başladı. Onun adanmış hizmeti, sıralamaya bakılırsa diğer bütün gopilerin hizmetinden üstündür. Radham adhaya hrdaye tatyaja vraja sundarih (Gita-govinda 3.1 - Jayadeva Goswami). İçlerinden biri uğruna  bütün gopiler terk edilebilir. O halde ondan gelebilecek hizmet hangi  alışılmadık özelliğe sahiptir? Krsna, Tanrı Katının Yüce Şahsiyeti (svayam rupa) sadece Radharani'nin yanıbaşındadır. Gopilerin yanında olanlar prabhava prakasa'dır, Krsna'nın uzantılarıdır; svayam rupa yani orjinal form değildirler. Srimati Radharani'nin sahip olduğu nitelik işte budur. Bu en üstün adanmış hizmet idealine en üstün saygılarımızı göstermeliyiz.

 

Radha-Krsna: Ayrılıkta Beraberlik (Union in Separation)


Sonra, Sri Caitanya Mahaprabhu'dan son soru geldi: "Bundan daha ileri birşey düşünebiliyor musun?" O zaman Ramananda Raya dedi ki, "Söylediklerimi desteklemek üzere kutsal yazıtlardan alıntı yapmamı istemiştin, ama burada herhangi bir yazıttan alıntı yapmam imkansız. Yine de içimde yepyeni bir duygu var ve eğer bilmek istersen Sana anlatabilirim." Böylece Ramananda Raya bir ezgi yazdı. Ezgiyi şu sözlerle açıkladı, "Hoşuna gidip gitmeyeceğini bilmiyorum ama bana öyle geliyor ki Radha ve Govinda'nın· buluşmalarından daha da iyi bir aşama var." Her ikisinin, pozitif ve negatifin birleştiği, bireysel bilincin net olmadığı, birinin diğerini kendinden geçerek aradığı bir aşama var. Bir tarafın diğer tarafı arayışı son derece güçlü ve yoğun. Bu çok daha üstün bir aşk mertebesi olarak görünüyor: ayrılıkta beraberlik. Radha ve Govinda Birbirlerini arayışlarında öylesine yoğunlar ki, Birbirlerine sahip olup olmadıklarının bilincinde bile değiller. Krsna karşısında durduğu halde Radharani,  Onu kaybetme korkusu deneyimler; bu duygu öylesine yoğunlaşır ki sanki Krsna'yı kaybetmiştir. Beraberdirler, ama birinin diğerini kaybetme korkusu, oğlunun sağlığı için devamlı tetikte olan bir anne gibi buluşmalarını dayanılması imkansız bir acıya dönüştürür (anistasaíkini bandhu-hrdayani bhavanti hi). Bir anne şöyle düşünür, "Oğlum dışarıda - acaba başına bir kaza mı geldi?" Bu ayrılık korkusu derin bir aşkın belirtisidir.

Sri Caitanya Avatara


Ramananda Raya'nın anlatımı, Radha ile Govinda'nın birleşimi olan Sri Caitanya Mahaprabhu'nun ilahi görünümü hakkında bir ip ucu verdi. Onlar sanki Kendi ayrı varoluşlarının bilincinde değiller. Biri diğerini arar; Krsna, Radharani'nin duygularıyla dolup taşar ve birbirlerine öylesine derinden sarılmışlardır ki biri diğerinin içinde kaybolur. O zaman Sri Caitanya Mahaprabhu eliyle Ramananda Raya'nın ağzını kapattı ve ona dedi ki, "Daha ötesi yok." Rasa-raja maha bhava - dui eka rupa. Lord Sri Krsna bütün zevklerin kaynağıdır ve Srimati Radharani ise İlahi aşkın vecdinin bedenlenmiş halidir. Bu iki form, tek form olarak Sri Caitanya Mahaprabhu'da birleşmişlerdir.

Rasaraja: Vecdin Kendisi


Mahaprabhu cevap verdi, "Ah, sen yüzde yüz adanmış olduğun için, bakışını ne yöne çevirsen sadece Krsna'yı görürsün; başka şeyi değil. Senin ilginin hedefi her yerde temsil ediliyor." Ramananda Raya şöyle dedi, "Efendim, beni böyle kandırma. Bu aşağılık insanı arındırmak için büyük bir lütufkarlıkla buraya geldin, diplomatça davranmak Sana yakışmaz. Söylediklerini dinlemeyeceğim; gerçek halini göster. Kimsin Sen?" Mahaprabhu dedi ki, "Sen sevgi dolu adanmışlığın sayesinde, bu dünyadaki herşeyi bilebilirsin; senin sevgi dolu gözünden hiçbir şey saklanamaz." Premanjana-cchurita- bhakti-vilocanena.

Ardından Mahaprabhu kendisini gösterdi: "Dıştan bakınca Beni altın renkli görüyorsun, aslında öyle değil. Radharani'nin renginin temasıyla öyle görünüyor. Ve Radharani kime dokunabilir ve kime böylesine sımsıkı sarılabilir? O Krsna'dan başkasına asla dokunmaz. O halde, artık kim olduğumu biliyorsun: Rasaraja - Vecdin Kendisi, ve Mahabhava - o en üstün rasayı tadabilen. Bak nasıl birbirleriyle karışmışlar!”

Ramananda Raya kendinden geçti ve boylu boyunca yere düştü. Duyularına hakim olamadı. Sonra, Sri Caitanya Mahaprabhu, elinin dokunuşu ile onu kendisine getirdi. Ramananda önceki bilinç haline döndü ve karşısında bir sannyasinin oturmakta olduğunu gördü. Kısa bir aradan sonra Mahaprabhu dedi ki, "Burada kal, Ben gidiyorum."

Daha sonra, Ramananda Raya ve Sri Caitanya Mahaprabhu başka konuşmalar da yaptılar ve Mahaprabhu şöyle dedi, "Ramananda, yaşadığım sürece yanımda olmanı istiyorum." Ramananda şöyle cevapladı, "Evet, Senin Kutsal Lotus Ayaklarına sığınmam ve yaşamımın sonuna kadar orada yaşamam gerekir." Ramananda daha sonra Madras Valiliği görevinden emekli olmak ve Jagannatha Puri'ye gelmek üzere Orissa Kralı ile bazı hazırlıklar yaptı. Sri Caitanya Mahaprabhu ise yaklaşık iki yıl boyunca Güney ve Batı Hindistan'daki kutsal yerleri dolaştı ve sonunda Puri'ye döndü. Orada yeniden karşılaştılar.


Aşkın çılgınlık


Ondan sonra, Mahaprabhu Bengal üzerinden Vrndavana'ya gitti. Aradan altı yıl geçti; Advaita Prabhu, "Hare Krsna'yı tanıtmak ve zikretmekten ibaret olan oyunlarımız sona erdi," diyerek Mahaprabhu'ya izin verdi. Bunun üzerine Mahaprabhu, on iki yıl boyunca aralıksız olarak, Radharani'nin krsna-prema'yı yani Krsna'nın aşkının vecdini tadarken içinde olduğu ruh halinin belirtilerini gösterdi. Radharani'nin hizmetindeki iki baş gopi Lalita ve Visakha olan Svarupa Damodara ve Ramananda Raya, o dönemde Mahaprabhu'nun en önemli refakatçileriydiler. Orada, İlahi aşkın derin duygularıyla ilgili pek çok şey gösterilmiştir. Bu derece yoğun içsel aşkın karşılığının dışarıda nasıl böylesine belirtiler ortaya çıkarabileceği, dünya tarihinin hiçbir yerinde, hatta hiçbir kutsal yazıtta görülmemiştir.

Bu belirtiler Radharani tarafından ve daha sonra da Sri Caitanya Mahaprabhu tarafından gösterildi.

Krsna prema'nın, Krsna'nın aşkının insanı bir oyuncak bebek gibi nasıl oynatabildiği, Mahaprabhu tarafından Kendi uygulamaları vasıtasıyla da gösterildi. Bazen bacakları ve elleri akıl almaz bir şekilde bedeninin içine girerdi, bazen eklemleri çözülür, aşkın bedeni upuzun görünürdü. Bazen bedeni bembeyaz olurdu, baygın yatar, çok yavaş, belli belirsiz soluk alırdı. Bu şekilde sayısız ve şaşırtıcı vecd belirtileri gösterdi.

Svarupa Damodara, Sri Caitanya Mahaprabhu'nun özel sekreteri, kendi anılarında Onun görünüşünün anlamını açıklamıştır. Bunlar Kaviraja Goswami'nin Caitanya-caritamrta'sında kayıtlıdır. O şöyle yazmıştır:

 

radha krsna-pranaya-vikrtir hladini saktir asmad

ekatmanav api bhuvi pura deha-bhedam gatau tau

caitanyakhyam prakatam adhuna tad-dvayam caikyam aptam

radha-bhava-dyuti-suvalitam naumi krsna-svarupam

 

Radha ve Krsna bazen bir olurlar: bazen ayrıdırlar. Dvapara- yuga'da ayrıdırlar ve Kali-yuga'da Sri Krsna Caitanya Mahaprabhu olarak birleşirler. Her ikisi de Mutlak Gerçeğin ebedi ifadeleridir. Yaz, sonbahar, kış, ilkbahar dönüşümlü bir düzende sürer gider: yaz başlangıçtır ve kış daha sonra gelir denemez. Bunun gibi, Sri Radha ve Krsna'nın oyunları da ebedi olarak oynanmaktadır. Eski çağlarda Radha ve Krsna bazen Kendilerini böldüler ve oyunlarını sergilediler: yine her ikisi, kudret ve o kudretin sahibi birleşirler ve Sri Caitanya Mahaprabhu olarak birbirlerine sarılırlar. Yöneten ve yönetilen eşler birbirleriyle karışırlar ve olağanüstü güzellikte vecd dolu bir duygu ortaya çıkar. Krsna Kendi enerjisi ile güçlenir ve Kendi Ben'inin arayışına koyulur: krsnasya atmanusandhana. Krsna Kendisi Sri Krsna'yı, Güzel Gerçeği aramaya koyulur. 

Radharani'nin Krsna üzerindeki etkisi, Onu bir adanmış kula çevirmiştir ve O Kendisini aramaktadır. Güzellik Kendisini tadıyor ve çılgına dönüyor. Bu yaşayan bir güzelliktir; ölü ya da durağan değildir, dinamik vecd halidir, hayat dolu güzelliktir. O Kendisini, mutluluğun, vecdin ve güzelliğin bedenlenmiş halini tadıyor ve çılgınca dansediyor; ve Onun kirtanı, o vecdi başkalarına dağıtmak anlamına gelir. Gerçek güzellik yani ananda öyledir ki, kendisini tadabilen ve mutluluğunu böylesine yoğun olarak ifade edebilen başka birşey mevcut değildir. Sri Caitanya Mahaprabhu'yu Prema Dhama Deva Stotram'da anlatmıştım;

 

atma-siddha-sava lila-purna-saukhya-laksanam

svanubhava-matta-nrtya-kirtanatma-vantanam

advayaika-laksya-purna-tattva-tat-paratparam

prema-dhama-devam-eva naumi gaura-sundaram

 

"Mutlak Gerçeğin en üstün kavramı, aynı zamanda ananda'nın yani vecdin de en üstün şekli olmalıdır. Mahaprabhu'nun dansı Onun vecdle dolu olduğunu gösterir, kirtanası ise o rasanın paylaşılmasıdır. O halde, eğer bilimsel olarak Mahaprabhu'nun kim olduğunu araştırmak istiyorsak Onun En Üstün Gerçek olduğunu görürüz. O kendi nektarını tadarak çılgına dönüyor, Onun dans edişi, Onun aşkın vecdinin sonucudur. Ve O bunu zikrediyor, başkalarına dağıtıyor. O halde, Sri Caitanya Mahaprabhu'nun karakterini yakından incelersek Onun en mükemmel ve dinamik ifadesiyle Yüce Mutlak Gerçeğin ta kendisi olduğunu düşünmeden yapamayız.”