Kitaplar ve Yayınlar

 

Bütün övgüler Sri Sri Guru-Gauranga’ya olsun

Sizler Nektar’ın Oğullarısınız

Meksika, Morelia’daki “Multicentre”da, kalabalık bir adanmışlık toplantısında yapılan konuşma.

Özgün Kaynağı Ararken adlı kitapçıktan alınmıştır .

         Bugün burada benden Krishna-bilinci hakkında birşeyler duymak için toplanmış olan sizler, hepiniz,  benim ruhani akrabalarımsınız. Bana Yüce Tanrı Krishna ve Refakatçileri hakkında konuşma fırsatı verdiğiniz için hepinize naçizane saygılarımı sunarım. Size, kendime ve dünyaya iyilik yapmak istiyorum. Bir parça deneyime sahibim. Ben yaşlı bir adamım ve Vedik bilgiye derinden vakıf olan ve bir siddha-mahapurush—mükemmel, özgür ruh kabul edilen Guru Maharaj’ımla uzun yıllar birlikte kaldım. Onun şefkati, merhameti, iyi temennileri ve arzusu bana bazı şeyler verdi. Bunu hissediyorum ve inkar da edemem. Belki çok aşağı sınıftan biriyim ama Gurudev’imin armağanını nasıl inkar edebilirim? Ben çok ufak ve önemsiz bir jiva ruhtan  başka birşey değilim, benim kimliğim budur ancak eğer hepinize Yüce Tanrım Krishna’nın ve Guru Maharaj’ımın  armağanını—sahip olduğum o küçük vecdi—verirsem, eğer sizin kutsal kulağınıza aşkın dünyadan gelen ses titreşimini verirsem, bundan kesinlikle yarar sağlayacaksınız.

Aslında hepimiz ruhani varlıklarız ve Tanrı'mızın zerresel parçası olduğumuz için yuvamız ebedi olarak Tanrı'nın aşkın ülkesinde bulunmaktadır. Beş bin yıl önce Hindistan’da, yazılı formda ifşa olunan Upanisad’ı, Veda’yı, Vedanta’yı ve diğer Yazıtları duymuşsunuzdur. Daha önceleri bu bilgi sruti-mantram olarak mevcuttu, rishiler ve muniler, sruti-mantram’ı yani sözü kendi öğrencilerine aktardılar. O zamanlar kitap yoktu. Vedavyasa bizlere, büyük merhametiyle, sruti-mantram’ın Veda denilen bu yazılı formunu verdi. Daha sonra Veda’yı (sruti) dörde böldü: Rg, Sama, Yajur ve Atharva. Ayrıca onları izleyen ve beşinci Veda denilen Mahabharata gibi eserleri (smrti) yazdı; Vedaların özünü yüzlerce Upanishad’da da bulmak mümkündür. Büyük Vedik araştırmacı alimler, Vedik bilgiyi Puranalar’da da bulmuşlardır. Böylece, büyük rishilerin yani Vedik alimlerin aracılığıyla, bu aşkın bilgi bu maddesel dünyaya ulaştı; gerektiğinde, zaman zaman, Tanrı'nın bir enkarnasyonu zuhur eder ve Onun ilahi merhametiyle o aşkın bilgiyle bir bağlantı elde ederiz.

Bu Vedik eserler esas olarak bizlere aşkın bilgiyi vermeye çalışırlar ve bizim iyiliğimiz için şu açıklamayı yaparlar, srinvantu biswe amritasya putra: “Sizler, hepiniz nektarın, aşkın nektarın oğullarısınız, nektarsı aşkın okyanustan geliyorsunuz!” Bizler Tanrı'nın zerresel parçacıklarıyız bu yüzden birbirimizle ruhani akrabayız. Burada maddesel dünyada, pek çok farklılıklar görürüz—bazılarımız Hindistan’da doğdu, bazıları Rusya’da, bazıları Meksika’da, Latin Amerika’da, v.s., onca ülke ve birbirinden farklı onca dil—ancak herkesin içinde yaşayan ruh-can, ki o olmadan beden hiçbir işe yaramaz, işte o ruh-can aynı yerden gelir. O yere ruhani dünya veya aşkın dünya diyoruz.

Bizler ebediyet isteriz, aşk isteriz, şefkat isteriz, merhamet ve vecd isteriz, bunlar bizim özlemlerimizdir, ama bu maddesel dünya bunlardan hiçbirini bizlere başarıyla veremez. Oysa aşkın dünyada herşey güzel ve tatlı bir biçimde, ebediyen varolmaktadır.

İster zengin olsun ister fakir, ister serseri olsun ister bilim adamı, ister hayvan olsun ister ağaç, bir gün herkes bu dünyayı terk edecek. Doğduğumuz zaman öleceğimiz de kesindir. Ölüm bize, “Bugün senin ölüm günün ya da bugün senin doğum günün,” diye uyarıda bulunmayacak. Doğum ve ölüm aslında bizim kontrolümüz dışında. Belki süreyi bir miktar uzatabiliriz veya süreyi azaltabiliriz ama bir kez doğduk mu, ölmek zorundayızdır. Bu doğum ve ölüm dalgası dünyayı sarmalıyor, sadece şu anki gezegenimizi değil evrenin tamamını kaplıyor. Bu evrenin yörüngesinin dışında başka evrenler de var ve bu doğum ve ölüm dalgası hepsini içine alıyor. Bu bilgi bizlere Vedalar’ı inceleyen alimler tarafından verilmiştir ve şimdi, bu çağdaki bilim adamları da aynı şeyi söylüyorlar.

Bu dünya bütünüyle kavga dolu. Ölüm ve doğum dalgası sürekli akıp duruyor ve çok fazla problem var. Radyoda, televizyonda ve gazetelerde pek çok şey duyuyorsunuz, dolayısıyla heryerde ne kadar fazla şiddet olduğunu biliyorsunuz. Kutsal metinlerin yazdığı gibi, bu kötü durum heryerde kendisini gösterecek. Bu çağ Kali çağı. Kali kavga çağı demektir. Bundan kurtulamayız. Ben çok iyi bir adam olabilirim, ama hiçbir neden yokken şiddete maruz kalabilirim. Pek çok şey oluyor ve pek çok iyi adam öldürülüyor. O halde ölüm ve doğum bizim kapasitemizin ötesinde. Ben, pek çok muhafız tarafından korunan ancak ölümden kaçınamayan John Kennedy gibi, Martin Luther King Jr. gibi, Indira Gandhi gibi, pek çok muhafız tarafından korunabilirim.

Bu dünyada hem güvende değiliz hem de doyumsuzuz. Buradan istediğimiz şey nedir? Sevgi, şefkat, cazibe, güzellik ve vecd. Hepsinin üzerinde ebediyet isteriz, oysa bu dünyada ebediyet elde etmek mümkün değildir. Burada sevginin şekli nedir, güzelliğin, şefkatin aldığı şekil nedir? Hepsi aşkın dünyanın sadece bir gölgesi ya da yansımasıdır. Böyle olduğu için, burada sadece gölge içinde oyun oynuyoruz. Elde ettiğimiz herşey gölge formundadır ve öz yoktur. Biz suyla karıştırılmış pirinç unu içiyoruz ve süt içtiğimizi sanıyoruz. Aslında, aşkın vecdin gerçek tadını alınca ve aşkın formu duyumsayınca, aşkın bilginin içimde olduğunu, Yüce Tanrı'mın içimde olduğunu  duyumsayacağız ve herşeyi çok net ve kolay bir şekilde anlayacağız.

Bunu ne şekilde elde edebilirim? Bizlerin içtenlikli arayış eğilimimiz bize o bağlantıyı verebilir. Aramak istemeliyiz. Eğer bu mümkünse neden o çizgide ilerlemeyelim? Dini inceleyen alimler pek çok katkıda bulunmuşlar ve o bilgiyi ulaşılabilir kılmışlardır. Eğer içtenlikle öne çıkarsanız, onu elde edersiniz. Eğer inanca, safiyete ve bir parça da iyi şansa sahipseniz onu elde etmek son derece kolaydır. İyi şans yoksa onu elde etmek çok zordur.